Yıl: 2004/ Cilt: 6 Sayı: 1 Sıra: 5 / No: 192 /     DOI:

Kırgız Cumhuriyetinin Serbest Piyasa Ekonomisine Uyum Sorunu
Yard.Doç.Dr. Mehmet YÜCE
Uludağ Üniversitesi - İİBF - Maliye Bölümü

I. GİRİŞ

Serbest Pazar Ekonomisi (Free Market Economy), piyasa güçlerinin serbestçe hareket edebildikleri, fiyatların arz- talep dengesince belirlendiği ve piyasa dengesinin oluşumuna dışarıda müdahale edilmediği ekonomik yapı anlamına gelir. Diğer bir ifadeyle, kıt kaynakların dağılım ve kullanımını, oluşturulan bir organizasyon aracılığıyla ya da düzenlemeyle değil de, genel kurallara bağlı, kendiliğinden oluşan karşılıklı uyumlaşma yoluyla çözümleyen ekonomik düzene piyasa ekonomisi düzeni deriz. Piyasa ekonomisi karşılıklı çıkarların söz konusu olduğu bir mübadele sonucunda kendiliğinden oluşan bir düzendir. Piyasa ekonomisinde, iktisadi etkinlik merkezi planlama ile değil, fiyat mekanizması aracılığıyla sağlanır.

Kural olarak piyasa ekonomisinde denge, devletin çeşitli yollarla ekonomiye müdahalesiyle değil, arz, talep yani fiyat mekanizması yoluyla oluşur. Bu piyasa sisteminde, piyasa güçleri arasında rekabet koşulları bulunmakta, üretim, dağıtım, bölüşüm ve yatırım gibi iktisadi faaliyetler yine serbestçe yapılabilmektedir. Bununla birlikte, piyasa ekonomisinin egemen olduğu modern ekonomilerde bile, yine makul ölçüde bazı devlet müdahaleleri de söz konusudur. Bunlar, kamunun finans tekelleri, sosyal verimliliği yüksek zorunlu kamu harcamaları, beşeri, maddi ve kurumsal altyapı harcamaları ve çok stratejik temel alanlarda kamu girişimciliğidir.

Bu çalışmada serbest piyasa ekonomisinin temel özellikleri belirtildikten sonra, sosyalist ekonomik sistemden Liberal ekonomik düzene geçiş yapan Kırgızistan ekonomisinin yaşadığı uyum sorunu ele alınacaktır.

2. PİYASA EKONOMİSİNİN TEMEL ÖZELLİKLERİ

Piyasa ekonomi Özel mülkiyet hakkı; Sözleşme yapma serbestisi; Girişim ve çalışma serbestisi ve Rekabetçi piyasa mekanizmasının kurulmasıyla anlam kazanır. Liberal ekonomik düzenin temel ilkeleri; özgürlük, rekabet, özel mülkiyet, miras, veraset ve sınırlı devlettir. Liberal ekonomik düzende mülkiyet dokunulmaz ve kutsal bir hak olarak kabul edilir. Özgürlük, bireylerin hem siyasi, hem de ekonomik özgürlüklerini içerir. Liberal ekonomik düzen, bireylerin ekonomik özgürlüklerini (teşebbüs özgürlüğü, tercih özgürlüğü) ve siyasi özgürlüklerini (konuşma özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, seçme ve seçilme hakkı ve özgürlüğü) savunur.

Liberal ekonomik düzende, işletmelerin etkinlik, verimlilik ve kârlılık ilkeleri çerçevesinde çalışmaları için rekabetin mevcut olduğu bir özel mülkiyet düzeni savunulur. Bir ekonomide mülkiyet yapısı kadar piyasadaki rekabet yapısı da önemlidir. Özel mülkiyet yapısı, genel olarak kamu mülkiyetine karşı etkinlik, verimlilik ve kârlılık kriterleri açısından üstünlüğe sahiptir. İnsan doğası itibariyle, kendi sahip olduğu mülkiyeti koruma ve geliştirme yönünde daha gayretlidir. Kamu mülkiyetinin söz konusu olduğu bir işletme de pekala başarılı olabilir. Ancak, kamu mülkiyetinin yöneticileri ve çalışanları, mülkiyetin asıl sahibi olmadıklarından, özel mülkiyet sahipleri, yöneticileri ve çalışanları kadar gayret göstermeyebilirler.
Liberal ekonomik düzen, uluslararası ekonomik ilişkilerin tam bir serbestlik içinde işlemesini savunur. Liberal ekonomik düzende karşılıklı serbest ticaret sonucunda ülkelerin bundan kazançlı çıkacakları savunulur.

Serbest piyasa ekonomisinde, bireylerin çalışmaları, üretmeleri ve tüketmeleri için temel motivasyon, özel çıkar veya özel faydadır. Üreticinin, üretimde bulunması için temel motivasyon "kâr"; tüketici için "fayda" dır. Bir üretici için, topluma en yararlı olan mal ve hizmeti üretmek temel gaye olmayabilir. Üretici için, birinci derecede önemli olan en fazla kâr sağlayacak mal ve hizmet üretmek ve satmaktır. Bir emekçi için, temel gaye en yüksek ücret ve fayda sağlayacağı bir işte çalışmaktır. Liberal ekonomik düzende bu şekilde kendi özel çıkarının peşinde koşan ekonomik insan (homo economicus), piyasa ekonomisinin itici güç ve dinamizmi olarak kabul edilir.

3. SERBEST PİYASA EKONOMİSİ TEMEL İLKELERİ AÇISINDA KIRGIZİSTAN'DAKİ EKONOMİK YAPININ DEÄžERLENDİRİLMESİ

Sosyalist sistemden liberal sisteme geçmeye uğraşan ve "geçiş ekonomileri" olarak adlandırılan ülkelerde olduğu gibi, Kırgızistan'da da, piyasa mekanizmasına adapte olmak üzere bir takım uygulamalara gidilmiş, bu çerçevede öncellikle, kaynak dağılımında etkinliğin sağlanması amacıyla başta fiyatlar olmak üzere bütün ekonomik faaliyetler serbest bırakılmış, Kamu İktisadi Teşebbüsleri özelleştirilerek devletin iktisadi faaliyetlerden çekilmesini hedeflenmişti.

Liberalleşme çerçevesinde atılan bu cesur adımlar önemli olmakla birlikte serbest piyasa ekonomisine işlerlik kazandırmak bakımında yeterli olamamıştır. Bu başlık altında Kırgızistan'ın ekonomik yapısını serbest piyasa ekonomik sistemiyle çelişen yönlerini üç başlık altında incelenecektir.

3.1. Etkin Kamu Yönetimi İlkesi

Serbest piyasa ekonomisinde etkin bir kamu yönetiminin sağlanması, devletin temel görevinden biridir. Kamu yönetiminin etkinliği konusunda, Myrdal'ın isabetli bir biçimde, gelişmekte olan ülkelerde büyük ölçüde olmadığını iddia ettiği "Toplumsal Disiplin" kavramı üzerinde durmakta yarar vardır. Toplumsal disiplin, esas olarak birey ve yetkililerin kendilerine düşen yükümlülük ve sorumlulukları üstlenmesi, yasaları titiz bir biçimde uygulaması ve onlara uyması ile kamu yönetiminin koyduğu önlemlere titiz bir şekilde uyması zorunlu kılar. Yönetimlerin etkinsizliği, özellikle gelişmenin planlanmasında, ulaştırma, haberleşme, enerji, eğitim ve sağlık gibi altyapı hizmetlerinde, vergi sistemi ve vergi toplama düzeninde, bütçe ve program alanında ve finansal yönetimde kendini gösterir.

Gelişmekte olan ülkelerde kamu yönetiminin kalitesini olumsuz etkileyen faktör ve koşullar genel olarak şöylece sıralanabilir (Han, 2001):

- Devlet memurlarının devlete olan sadakat duygularının yeterince güçlü olmaması. Bu, devlet bilincinin yetersizliği; halka karşı duyulması gereken sorumluluğun eksik olması; yanlı davranış ve yetkinin kötüye kullanılması demektir.
- Memur maaşlarının düşük olması.
- Kamu görevlilerinin terfilerinde performans ve yeteneğin esas alınmaması.
- Yönetim faaliyetlerinin eşgüdümsüzlüğü ve tutarsızlığı.
- Yönetim eyleminin hukuka ve yasalara uygunluğunun çoğu zaman tartışma götürmesi. Ayrıca merkezi kontrollerin etkin olmaması ve idare hukukunun yetersizliği nedeniyle, takdire bağlı kararlara geniş bir oyun alanı bırakılması.
- Aşırı merkeziyetçilik, yetki ve sorumlulukların açık bir biçimde dağıtılmaması.
- İyi eğitilmiş ve yetişmiş kadroların ve gerekli eğitim olanaklarının eksikliği, uzmanlığın desteklenmemesi ve yönetim kademelerinin irrasyonel ve aşırı bir biçimde istihdam edilmesi.
- Gerek aşırı merkeziyetçilik ve devlet müdahalesi gerekse etkin olmayan kontrol mekanizmaları sonucunda, hemen tüm kamusal alanlarda neredeyse olağan karşılanan yolsuzluklar.

Yukarıda sıralanan sorunlar, farklı ölçülerde de olsa hemen hepsi Kırgızistan'da görülmektedir. Kanaatime göre Kırgızistan'da, kamu yönetimi özel girişim karşısında pozitif bir tutum içinde değildir. Zira, özel girişimsel faaliyetlere geniş bir serbesti tanımak yerine, onların hareket alanlarını sınırlayacak çok fazla bürokratik sınırlama ve engeller söz konusudur. Kamu yönetimindeki etkinsizlik de piyasa ekonomisinin uygulanabilirliği açısından, önemli bir tehlike olarak karşımıza çıkmaktadır.

3.2 Hukuksal-Kurumsal Düzen Çerçevesi

Devletin piyasa ekonomisinin oluşturulmasında iki önemli görevi vardır. Birincisi, bireysel temel hak ve özgürlüklerin gelişmiş piyasa ekonomilerinin sahip oldukları normlar ölçüsünde düzenlemek. İkincisi, piyasa rekabet ortamını hazırlayarak geliştirmektedir. Her iki görevin gerçekleşmesi bu yolda yapılacak hukuki düzenlemelerin kapsamı, tutarlılığı, ciddiliği ile onu uygulayacak nitelikli kadroların oluşturulmasına bağlıdır. Özellikle piyasa ekonomisini teorik ve pratik olarak tanıyan, bilgili kişilerin yetiştirilerek, topluma bu yolla piyasa ekonomisi kültürünün aktarılması gereklidir (Altay, 2001: 16).

Gelişmekte olan ülkelerde piyasa ekonomisine uyum için gerekli hukuksal-kurumsal koşullar; mevzuatın ekonomik konularla ilgili kurallarıyla; medeni hukuk alanlarıyla ve mahkeme kararlarıyla ilgilidir. Bu bağlamda, özellikle anayasa hükümlerinin, medeni hukuk, borçlar hukuku, ticaret hukuku, kıymetli evrak hukuku kurallarının sınai girişim ve hizmet işletmelerinin kurulmasını, yatırım faaliyetlerini, kredi sağlamayı, tedarik ve satış faaliyetlerini kolaylaştırıcı bir doğrultuda olması gerekir. Hukuksal çerçeve düzeni, küçük sanayiden modern büyük girişimlere kadar tüm alanlardaki iktisadi faaliyetlere elverişli bir durumda olmalıdır. Bu arada, özellikle çalışma yaşamına ve tüketici haklarına ilişkin mevzuatın, rekabet hukukunun, standart ve kalite alanındaki düzenleyici kural ve kurumların piyasa ekonomisinin etkin bir biçimde işlemesine yardımcı olması gerekir. Hukuk düzenine, özel yatırımların korunmasına ve genel olarak kalkınmayı destekleyen bir ekonomi hukukuna toplumun genel bir güven duygusu taşımasının sağlanması da önemli bir koşul olarak görülmelidir (Han, 2001).

Sosyalist sistemden piyasa mekanizmasına geçiş yolundaki Türk Cumhuriyetlerinde karşılaşılan en önemli sorunlardan biri de gerekli hukuki düzenlemelerin yapılmamış olması ya da yapılan düzenlemelerin uygulamaya geçememesidir. Bir çok hukuk uzmanının ortak kanaatlerine göre bu cumhuriyetlerde rastlanan hukuki eksiklikler şunlardır (Yaman, 2002: 16):

- Hukukun üstlüğü kuralına uyulmaması,
- Mevzuatın muğlaklığı ve belirsizlik içermesi,
- Yanlı ve tarafsızlığını koruyamayan yargı organları,
- Bürokratik kayırmacılık (favoritisim),
- Hukuki rejimin şeffaf olmaması,
- Hukuk ve mevzuat oluşum sürecine özel sektörün katılmaması,
- Aşırı düzenleme (regulation) ve kontrol,
- kamu görevlilerin sorumluluk duygusu taşımamaları,
- Hukuk sisteminin tahmin edilemeyen gelişmeler içermesi.

Serbest piyasa ekonomisinin hukuksal altyapının oluşturulması açısından Kırgız Cumhuriyeti hukuki ve kurumsal yapısına bakıldığında, liberal sisteme geçmek üzere sosyalist sisteme ait altyapı yıkılmış ancak bunun yerine kurulan yeni düzen sağlıklı bir piyasa mekanizmasını işletecek yapıdan uzak kalmıştır. Bu da ekonomik kargaşaya neden olmuştur. Liberal yapıya uygun bir çok kanuni düzenlemeler yapılmış olmasına rağmen bu düzenlemeler uygulama olanağı pek bulamamıştır. Örneğin, her ne kadar Kırgız hükümeti ülkeye mümkün olduğunca çok sayıda yabancı yatırımcıyı çekmeye yönelik bir takım hukuki düzenlemelere gitmişse de, sistemin henüz yeterince kurumsallaşması, sözleşmeye ve benzeri ticari teamüllere riayet edilmemesi, izin, kayıt ve sözleşmelerin uygulanması gibi konularda yatırımcıların - özellikle bürokrasinin alt ve orta seviyelerinde- sorunlarla karşılaşmaları ülkeye yabancı sermaye girişi önünde hala büyük bir engel teşkil etmektedir.

SSCB döneminden sonra diğer dışa açılan ekonomilerde olduğu gibi, kanun dışı uygulamalar ülkenin önemli bir sorunu haline gelmiştir. Ayrıca, bürokratik işlemlerde yaşanan gecikmeler; mevcut yönetim kadrolarının Sovyetlerden kalma bir takım davranışların etkisinden kurtulamamış olmaları, kanunların uygulanmasında yeterince açıklık olmamasının yanı sıra bu kanunlar eşit şekilde, sürekli olarak ya da amaçları doğrultusunda uygulanmaması yabancı sermayeyi kaçırmıştır.

Diğer taraftan kurumsal alt yapı açısından ekonomik sistem incelendiğinden olumlu bir tablodan söz etmek pek mümkün değildir. Zira, Kırgızistan SSCB'den ayrılıp bağımsızlığına kavuşan diğer Türk Cumhuriyetleri gibi, 70 yılı aşkın bir zaman süresince ekonomik, sosyal ve siyasal yönden tamamen merkez ülke (Rusya) menfaatleri ve merkezi planları çerçevesinde yönetildiğinden, ekonomik ve sosyal hayata yön veren kurallar ve kurum da bu minval ekseninde oluşturulmuştur. Bağımsızlık sonrasında ülke piyasa ekonomisine geçme konusunda hızlı davranmasına rağmen eskiden kalma bu rijit yapının istenilen düzeyde transformasyonu mümkün olmamıştır. Belki de bütün problemler bu yapısal uyumsuzluktan kaynaklanmaktadır.

Kırgızistan'da hatta BDT üyelerinin hem hepsinde piyasa ekonomisinin gelişmesini frenleyen önemli etkenlerden biri de nüfusun büyük çoğunluğunun yeni ekonomik düzenin ortaya koymuş olduğu şartlara alışmamalarıdır. Bu da ülke vatandaşlarının çoğunluğunun şaşkınlığa ve siyasi ilgisizliğe neden olmuştur. Böylece yönetici tabakada otoriter güdülerin ortaya çıkmasına zemin hazırlanmıştır. Oysa piyasa ekonomisinin toplumun tüm üyelerinin aktifliği ve girişimciliği ile ayakta kalabileceği ve girişimci ruhunun herkese hakim olması gerektiği gerçeği açıktır (Biyalinov, 2001-2002: 53-54). Aksi takdirde transformasyonun (dönüşümün) gerçekleşmeyeceği bilinmesi gerekir.

Kırgızistan'da piyasa ekonomisine geçiş sürecinde, merkezi planlama terk edilmiş, özelleştirilmeye gidilmiş, devlet ekonomi üzerindeki tam kontrolden kısmen de olsa vazgeçmiştir. Fakat sistemli ve sağlam bir iktisadi mekanizma kurulamamış, ekonomik zihniyet tam olarak piyasa mekanizmasına adapte olamamış, yeni hedeflere eski yöntemlerle ulaşılmasının mümkün olmadığı gerçeği kavranılmamıştır (Bkz. Koyçuyev, 2002: 154).

Bilindiği gibi, geçiş ekonomilerinde devletin dönüşümü en zor konulardan biridir. Devletin her şeyi denetim altında tutan ve planlayan bir konumdan, ekonomiyi ve hukuki ortamı piyasa ekonomisine geçiş için düzenleyen bir konuma gelmesi kaçınılmazdır. Bu dönüşümü gerçekleştirecek kadrolar ise sosyalist devlet geleneğinden gelen kadrolardır (Bruno, 1994 : 202). Bu açıdan Kırgızistan'a bakıldığında, ekonominin yönetiminde her ne kadar devletin rolü formel olarak birinci derecede ise de, uygulamada aksine devletin rolü minimum dereceye indirilmiştir. Bununla birlikte, hakim öznelere özgürlük verildikten sonra güçlü kontrolün idari metotları işlememiş, ekonomik ve hukuki mekanizmalar ise sisteme daha adapte edilmediğinden ve gerekli programlar yapılmadığından ekonomik sistem düzenli olarak çalışamamaktadır. Diğer taraftan, mevcut yönetim kadroları bir takım davranışların etkisinden kurtulamamış, yeni kadrolar ise yetişmemiştir. Merkezi ve yerel yönetimlerin fonksiyonları iyi belirlenmediğinden, ayrılıkçı politikaların sürdürülmesine neden olmaktadır (Koyçuyev, 2002: 106).

Kırgızistan ekonomisi için büyük bir handikap, aşırı bölgesel ihtisas sonucu Sovyetler birliğinin hayvan üretim çiftliğine dönüşen ülkede yeterli sayıda kalifiye işgücünün bulunmamasıdır. Yani ülkede mühendis, ekonomist, yönetici gibi teknik elemanlar yeterince yetişememiş bu karşılık vasıfsız bir işgücü ordusu yaratılmıştır. Gerek kamu kuruluşları gerek özel sektörde kaliteli iş gücünün karşılanmasında yeterli Kırgız personel bulunmaması Kırgızistan'ın stratejik politikalarını olumsuz yönde etkilemektedir.

3.3. Ekonomi Politikasının Sürekliliği

Piyasa ekonomisi düzeninde, devletin güttüğü ekonomi politikasının kararlılığı ve sürekliliği, hem ekonomik aktörler açısından hem de genel ekonomik gelişme süreci açısından temel bir gerekliliktir. Şeffaf olmayan ve sık sık değişen "günü kurtarmaya yönelik" türde bir ekonomi politikasından kaynaklanan ek güçlük ve belirsizliklerin yüklenmemesi gerekir. Girişimcilerin maliyet ve kâr beklentileri dışında, yatırım şanslarının uzun dönemde elverişli olacağına inanmaları ve kendilerine karşı siyasal ve toplumsal zihniyetin açıkça pozitif olduğu imajının yaratılması çok önemli bir etkendir. Bunun için gerek özel ekonomik programlarda gerekse genel olarak kalkınma plan ve programlarında özel sektöre verilen önem ve öncelik, ekonomi politikası karar organlarınca açıkça ve güvenilir bir nitelikte ortaya konulmalıdır.

Kırgızistan'da 1992 yılının Ocak ayında "start alan" ekonomik reformların başlangıç evresinde şok terapi ile ifade edilen çok sıkı para politikası uygulanmıştır. Bu politika sonucu 1994 yılında Kırgızistan'ın GSYİH hacmi 1990 yılına kıyasla iki kat azalmıştır. Yüzlerce üretim tesisi ve fabrika üretimi durdurmuş, sanayi gerileme sürecine girmiştir. Özellikle 1998 yılı Rusya Federasyonunda yaşanan Finansal krizin etkisiyle liberalleşme fikrinde bazı sapmalar olmuş, bunun neticesinde ülkeye finans sağlayan kurum ve devletlerle olan ilişkiler zarar görmüştür. Diğer taraftan ülkedeki ağır ve aksak işleyen bürokrasi de yatırımcılar için bir güven ortamı oluşturamamıştır.

Kırgızistan'da piyasa ekonomisi geçiş sürecinde yaşanan bu sıkıntının kaynağı serbest piyasa ekonomisinin bir kusuru olarak yorumlamak gerçekçi olmayacaktır. Asıl sorun, alt yapı oluşturulmadan, yıllardır sosyalist zihniyete alışan toplumu psikolojik olarak serbest piyasa ekonomisine alıştırmadan, piyasa ekonomisini işletecek ve yönlendirecek kadro oluşturmadan hazırlıksız olarak ve ani bir kararla Liberal sisteme geçiş yapılmasıdır.

Orta Asya'nın en demokratik ülkesi olan Kırgızistan'da nihai amacı ülkede serbest piyasa ekonomine geçmektir. Nitekim bu hedefe yönelik çok önemli adımlar da atılmıştır. Ancak bu çabalar yeterli olmamış, geçiş döneminde ülkede serbest piyasa ekonomisi yerine nomenklatura (oligarşi) kapitalizm tesis edilmiştir. Bilindiği gibi nomenklatura, tekelciliğin devlet içinde imtiyazlı konum kazandığı ve sağlıklı rekabetin bulunmadığı bir durum ifade eder. Bu da girişimcilerin büyüme isteğinin kaybolmasına, dolayısıyla da, ekonominin durgunluğuna neden olmaktadır. Nomenklatura piyasanın talep yapısına ve kanunlarına uymamakta; hatta aksine piyasayı kendine göre ayarlamaya çalışmaktadır. Rusya'da nomenklatura kapitalizmi ülkenin sahip olduğu güçlü doğal kaynaklar bazında oluşmasına karşın, Kırgızistan'da bu kapitalizm türü uluslararası finans kuruluşları ve finansör ülkeler (başta AGİT, ABD, AB ülkeleri) tarafından sunulan neredeyse bedava denecek kadar indirimli krediler sayesinde ortaya çıkmıştır (Biyalinov, 2001-2002: 54).

Tüm bu olumsuz gelişmelere karşı yine de serbest piyasa ekonomisine geçiş amaçlı atılan cesur adımlar, uluslar arası kurum ve kuruluşlarla olan yakın ilişkiler Kırgızistan'ın geleceği konusunda büyük ümitler vaat etmektedir. Özellikle 2 Şubat 2003 tarihinde yapılan referandum sonucu yapılan reformlarla ülke daha da demokratikleşmiş, serbest girişimciliğin önü açılmış ve yatırımların yapılmasına ilişkin bürokratik engeller azalmıştır. Yine gündemde olan hukuk reformu ile ülkede hukuk devleti imajı pekişecek ve serbest piyasa ekonomisine ilişkin yasaların uygulamaya geçme olanağı bulacaktır. Bu da Kırgızistan'ı küreselleşen dünya ile entegrasyonu sağlayacak ve Orta Asya'nın İsviçre'si haline getirecektir.

4. SONUÇ

Uzun bir zaman sürecinde "bütün yollar Moskova'ya çıkar" felsefesiyle merkezi planlı bir ekonomik sistemle yönetilen Türk Cumhuriyetleri söz konusu zaman süresinde dünya ile entegre olma nimetlerinden mahrum kalmış, maruz kaldıkları izolasyon neticesinde ise uluslar arası karşılaştırmalı üstünlüklere dayanarak ticaret yapmanın avantajlarında ve teknoloji - know-how ithal etmenin faydalarından yararlanamamışlardır (DPT, 2000: 86). Diğer bir ifadeyle, Türk Cumhuriyetleri Sovyetler Birliği içinde iken, ekonomik açıdan çevre ülke niteliğinde idiler. İşbirliği bağlantılarının tümü merkeze, yani Rusya'ya dönüktü. SSBC merkezci ekonomisi bu ülkeleri fonksiyonel açıdan birer hammadde deposu olarak kurgulamıştı. Ekonomi işbölümü de Rusya ve birlik içinde yer alan diğer cumhuriyetlerle işbirliği bağlantıları üzerine kurulmuştu. Orta Asya cumhuriyetleri bağımlı olmaları (hem iç hem de dış işlerinden gerçek egemen olmadıkları için) nedeniyle diğer ülkelerle gerekli bağlantıları kuramamışlardı (Koyçuyev, 2002: 117). Birlik içinde Baltık Cumhuriyetleri ile Merkezi ve Doğu Avrupa Ülkelerine tanınan dış ekonomik serbestisi imkanı bölgesel açıdan Orta asya Türk Cumhuriyetlerinden esirgenmiştir. Dolayısıyla bu ülkelerdeki ekonomik yapı ve gelişim, piyasa ekonomilerinin oldukça gerisinde kalmıştır.
Bu kadar dezavantajlara rağmen, 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan Kırgızistan siyasi tercihi serbest piyasa ekonomisine geçme yönünde kullanmıştır. Demokrasi ve insan hakları konusunda önemli adımlar atan Kırgızistan aynı zamanda serbest piyasa ekonomisine yönelik reformları uygulamada da eski Sovyet birliği ülkeleri içinde en ileri seviyedeki ülkelerden birisidir. Buna rağmen uygulamada bazı aksaklıklar görülmekte ve piyasa ekonomisine uyumayan birçok uygulamalara rastlanmaktadır. Ancak unutmamak gerekir ki Liberalizmin beşiği sayılan ülkelerde bile uygulamada bazı aksaklıklar görülmektedir.

Kanaatimce ülkede liberalizmin yerleşmesi için yapılacak bir takım düzenlemeler kadar topluma serbest piyasa ekonomisi bilinci ve psikolojisini aşılamak ta önemlidir. Bunun için de bu işi yapacak liberal düşünceye sahip kararlı bir kadroya ihtiyaç vardır.

KAYNAKÇA

DPT (2000), Türkiye ile Türk Cumhuriyetleri ve Bölge Ülkeleri İlişkileri Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Ankara:

DPT Yayını: 2511-ÖİK- 528.

KOYÇUYEV, Turar (2002), Sovyet Sonrası Yeniden Yapılanma - Teori, İdeoloji, Realiteler (Çev: Seyfullah ÇEVİK ve Cıldızbek OSMONALIEV),Bişkek: Kırgızistan- Türkiye Manas Üniversitesi Yayınları No:23.

BRUNO, Michael (1994), Kriz, İstikrar Programları ve Ekonomik Reform (Çev: Zülfi Dicleli), İstanbul.

ALTAY, Asuman (2001), "Piyasa Ekonomisine Geçiş Sürecinde Kamu Maliyesi Sorunları ve Çözüm Önerileri", Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı: 2.

HAN, Ergül (2002), Piyasa Ekonomisi-1, Asomedya Dergisi, Dosya, Mayıs sayısı.

YAMAN, Şahin (2002), "Türk Cumhuriyetlerinde Ekonomik Reformların 10 Yılı", Dış Ticaret Dergisi, Ocak özel sayısı.

BİYALİNOV, Alimbek (Kış 2001-2002), "Kırgızistan'daki Reformların Onuncu Yılı: Piyasa Ekonomisine Daha Çok Var", Avrasya Dosyası Dergisi, Kazakistan Kırgızistan Özel Sayısı, Cilt: 7, Sayı: 4.

 

62801 kez görüldü, 3 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi