Yıl: 2004/ Cilt: 6 Sayı: 1 Sıra: 2 / No: 181 /     DOI:

Eğitimin Çalışma Yaşamında Ve Kariyer Üzerindeki Rolü
Dr. Ercan DUYGULU
Celal Bayar Üniversitesi Demirci Meslek Yüksek Okulu

1 - EÄžİTİMİN TANIMI VE AMACI

" Eğitim sözcüğü" 1940'lardan beri dilimize yerleşen bir terimdir. Bu tarihlerden önce "eğitim" yerine Arapça "terbiye" sözcüğü kullanılırdı. Günümüzde eğitim terimi, yazı dilinde ve konuşmalarda genellikle şu anlamlarda kullanılmaktadır.

Eğitim bir bilim dalıdır. Eğitim alanını inceleyen bilime eğitimbilim denir. Eğitim bir anlamda kişinin kazandıklarını anlatır, bazen de öğrenim karşılığında kullanılmaktadır. Eğitilecek kitleyi içerecek biçimde kullanılabildiği gibi (halk eğitimi,yetişkinler eğitim vb.) eğitimin aracını gösterecek biçimde de (televizyonla, oyunla, radyoyla gibi) kullanılabilir.(BAŞARAN, 1987, .14-15)

Çok değişik anlamlara gelen eğitim sözcüğünün bir o kadar da yapılmış değişik tanımlarına rastlanılmaktadır. "Eğitim, yeni kuşakların toplum yaşayışında yerlerini almak için hazırlanırken, gereken bilgi, beceri ve anlayışlar elde etmelerine ve kişiliklerini geliştirmelerine yardım etmek etkinliği"dir.(OÄžUZKAN, 1974, 61) Bir tanıma göre,"eğitim bireyin davranışında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir."(ERTÜRK, 1972, 12) Bu tanımla eğitimle değiştirilecek olan bireyin davranışıdır. Davranışın değişmesi bireyin kendi yaşantısı yoluyla olabilmektedir.Bunun eğitim olabilmesi için davranışın bilerek ve istenilerek değiştirilmesi gerekmektedir. Eğitim, bunların bir zaman akımı içinde yer aldığı bir süreçle oluşur. Bu bağlamda belirtebiliriz ki, davranış, yaşantı, amaç ve süreç terimleri, eğitimin niteliğini belirleyen kavramlardır. Bu bakımdan bu kavramları açıklamak yararlı olacaktır.

Davranış: Eğitim, eğitilenin davranışının değiştirilmesini amaçlar. Davranış, insanın gözlenebilen, ölçülebilen bilinçli etkinliklerinin tümünü kapsar. Bir kişinin bir duruma, bir olaya ya da çevresindeki bir karşıtına yapacağı tepki, bunlara ilişkin düşüncesi, tutumu değiştirildiğinde, o kişi değiştirilmiş olmaktadır. Başka bir deyişle, o kişi eğitilmiş olmaktadır.

Yaşantı: İnsan davranışlarını, yaşantısı yoluyla kazanır ve değiştirir. Yani davranışların kazanılması, istenmeyen eski davranışların istenilen davranışlara çevrilmesi insanın yaşantısına dayanır. Eğitimin olabilmesi yaşantının olabilmesine bağlıdır. İstenilen davranışları kazandırmak ve beğenilen davranışları pekiştirmek için, önceden planlanmış yaşantıların onlara yeterli düzeyde kazandırılması gerekir.

Amaç: Eğitimin çağdaş görevi, eğitilenlerin sorunlarının çözülmesine yardım etmektir. İnsanlar, sorunlarına çözüm yolu bulmak, daha iyi koşullar içinde yaşamak, bir meslekte başarı göstermek için eğitimi gereksemektedir. Bu yüzden çağdaş eğitimin amaçları bir tek amaç içinde özetlenebilir. O da, eğitimin eğitilenin sorun çözme gücünü geliştirmesidir. Bu tür bir eğitim, eğitileni hem şimdiki yaşayışına hem de gelecek yaşayışına hazırlayacaktır.Bu bağlamda, eğitimin amaçları şunlar olmalıdır:

1. Eğitim, eğitilenin duygu,düşünce ve sorunlarını anlatabilmesi için ona iletişim yeterliliği kazandırmalıdır.
2. Eğitim, eğitilenin diğer insanlarla olumlu ilişkiler kurabilmesi için ona, işbirliği yeterliliği kazandırmalıdır.
3. Eğitim, eğitilenin sorunlarını çözebilmesi ve ona beceriler kazandırabilmesi için öğrenme ve araştırma yeterliliği kazandırmalıdır.
4. Eğitim, eğitilenin kendi kendine bakabilmesi için ona sağlıklı yaşama yeterliliği kazandırmalıdır.
5. Eğitim, eğitilenin bir mesleği seçebilmesi, mesleği başarıyla yürütebilmesi için ona üretim yeterliliği kazandırmalıdır.

Süreç: Değişim içinde olan bir nesnenin, olayın, düşüncenin belli bir düzen içinde bir amaca doğru gelişmesini anlatmak için kullanılan bir kavramdır.Eğitmek eylemi sürekli değiştirmek eylemidir. Değişim ise, bir süreç eylemidir. (BAŞARAN, 1987, 17-21)

2- EÄžİTİLMİŞ İNSANIN ÖZELLİKLERİ VE EÄžİTİMİN TOPLUMDA YARATTIÄžI FAYDALAR

A- Eğitilmiş İnsanın Özellikleri

Günümüzde ülkelerin zenginlikleri,öncelikle bilgi ve eğitilmiş insan kaynaklarının zenginliği ile ölçülmektedir.Peki, insan kaynağının oluşumuna eğitim nasıl bir etki yapmaktadır? Başka bir deyişle, eğitim görmüş ya da eğitilmiş bir insanda ne gibi özellikler bulunmalıdır? Eğitim görmüş insan kimdir? Onu, hangi belirtileri ile tanıyacağız?

- Eğitim görmüş bir insanın belirtilerinden birincisi, ana dilini doğru ve kesin kullanabilmesidir.Bu önemli bir güç olmasına rağmen - ki artık bunun önemi herkesçe kabul edilmektedir- eğitimdeki yeri oldukça yenidir. Lisanın eğitimdeki yeri ve önemi ancak, kültürün merkeziyetçilikten kurtulmaya başlamasıyla anlaşılmıştır.

- Eğitim görmüş bir kimsenin ikinci belirtisi, yerleşmiş düşünce ve hareketlerin ifadesi olan kibar ve nazik tavırlardır. Tavırlar, bir kimsenin davranışlarını ve nasıl yetiştirildiğini gösterir. Gerçekten, eğitim görmüş erkek ve kadınların tavırları, entelektüel ve ahlâki inançların dışarı vurmuş belirtileridir. İnsanı insan yapan tavırları olmakla beraber, bir kimsenin ne olduğunu tavırları gösterir.

- Eğitilmiş bir kimsenin üçüncü belirtisi olarak, düşünüp yorum yapabilme güç ve âdetinin o insanda yerleşmiş olması gerekmektedir.Kendi şahsı hakkında hiçbir soru sormayan, olayların gerisinde yatan sebepleri aramayan, kendisi içinde ve dışında olup- bitenler hakkında hiçbir yorum yapmayan bir hayat, hiç de insani bir hayat değildir; Bu sebepledir ki, eğitimden geçmiş ve geçmemiş kafalar birbirlerinin tam karşıtı kutuplarda yer alırlar.

- Eğitim görmüş bir insanın dördüncü belirtisi olarak, büyüme ve gelişme gücünü gösterebiliriz.Bu bağlamda belirtmek gerekirse, uzun bir yaşam boyunca devamlı büyüyen ve gelişen bir kafa şaheser bir manzara arz eder.Geniş görüşler, engin sempatiler,derin sezgiler büyüme ve gelişmenin başarılarıdır.

- Eğitim görmüş bir insanın beşinci belirtisi olarak, bir şeyi , bir işi yapma gücünün bulunmasını gösterebiliriz. Günümüzde , gerçekten eğitim görmüş bir insan, bir bakıma , verimli de olmak zorundadır. Kafası ile, dili ile, veya eli ile bildiklerini ifade edebilmeli, ve böylece dünyayı, bulduğundan daha iyi bir şekilde terk etmelidir. Bunun için eğitimli insanlar, daima bir şeyler yapmalı ve onu da iyi yapmalıdır.Bildiklerini esaslı ve yararlı bir tarzda ifade etmeli, eserler vermelidir. (MUALLİMOÄžLU, 1991, 171-173)

Bu özelliklere sahip olmayan ve içinde yaşadığı topluma bir katkı sağlamayan bir kimse, gerçek bir eğitilmiş insan sayılamaz ve bildikleri, ne kadar çok olursa olsun, değersizdir, anlamsızdır; zira tüm o bildikleri yarar sağlamadığından, ancak bir müzeyi döşeyebilir veya süsleyebilir.
Eğitimli, kültürlü bir insanın bir diğer özelliği de ,"lejür"ün nasıl kullanılacağını bilmesidir. İngilizce leisure sözcüğünün dilimizde karşılığı olarak kullanabileceğimiz "lejür", boş zaman olmakla beraber, tembellik değildir. Dünyanın her tarafında olduğu gibi, ülkemizde de milyonlarca insan lejürü tembellikle karıştırmaktadır. Boş vakitlerini, kendilerinin hissi ve kültürel gelişmeleri için kullanacakları yerde, saatlerce televizyon başında ya da kahvehanelerde çeşitli oyunlarla geçirmektedirler.Genel olarak belirtmek gerekirse, lejür, bir insanın kendini huzur içinde rahatlaştırması, kendisini geliştirmesi, sanat ve edebiyatın en iyi eserlerinden zevk alması, ve içinde yaşadığı topluluğa hizmet edebilmesi için ayıracağı zaman olmalıdır.

Ünlü Yunan düşünürü Aristo, "Eğitimin gayesi, lejürün akıllıca kullanılmasıdır", demiştir.Bu bakımdan, eğitim sistemimizin temellerinden biri, daha ilk öğretim sıralarında itibaren lejürün nasıl kullanılacağını öğretmek olmalıdır. Akıllıca kullanıldığı takdirde, lejürün fiziki, kültürel ve manevi yararları hayatımıza yeni bir mâna ve maksat aşılayabilir, ve bütün milletlere, materyal olduğumuz kadar, manevi bir örnek olmamızda da yardım edebilir. (MUALLİMOÄžLU, 1991, 188-189)

B ) Eğitimin Toplumda Yarattığı Faydalar

Eğitim , eğitim alanların yaşam kalitesi yanı sıra,aynı zamanda çevresinin ve toplumun da yaşam kalitesini arttırmaktadır. Dolayısıyla, gençlerimizin yeterli ve iyi bir eğitim alması toplumsal refah artışı sağlamanın en etkili yollarından birisidir.

- İyi eğitim alanlar öncelikle kendilerine fayda sağlarlar.Çünkü verimlilikleri ve etkinlikleri artar. Genellikle iyi eğitim alanların çalıştıkları işkollarında çalışma ortamı da daha caziptir.Dolayısıyla, çalıştıkları ortamın kalitesi yaşam kalitesini etkiler.

- İyi eğitimin yaşam kalitesini olumlu etkilediği bir diğer alan da, aile içi ilişkilerde kendini göstermektedir.Örneğin. iyi eğitim eşlerin gelir düzeyini de artıran bir unsurdur. Anaları iyi eğitilmiş bir toplumun çocukları da daha iyi eğitim görürler, sağlık açısından daha iyi konumdadırlar, daha iyi beslenip, daha iyi bakılırlar.

- İyi eğitim görenlerin kendi sağlıklarına daha özen göstermelerinden ötürü, stresten daha az etkilendikleri ve sorunlara daha kolay çözümler ürettikleri gözlenmektedir.

- İyi eğitim görmüş bir toplumda daha kaliteli ürün ve hizmetler talep edildiğinden, piyasanın gelişimine de katkı sağlamış olurlar.

- Eğitim seviyesi arttıkça toplumda yeniliklerin ve teknolojinin benimseme hızı da artar. Dolayısıyla, eğitim seviyesi, gelişme ve katma değer için gerekli olan AR-GE yatırımlarının da artmasına yardımcı olur.

- Eğitimin,toplumsal aşırılıkları ve suç oranlarını da azalttığı saptanılmıştır. Eğitimli bir toplum aynı zamanda daha da güvenli bir yaşam demektir. (ARGÜDEN, 2003, 5-6)

Bu bağlamda belirtebiliriz ki, eğitimin yaşamdaki en büyük rolü; nasıl öğrenileceğini öğretmesi ve sorunlarla baş edebilme yeteneğini kazandırmasıdır. Bu sebepten, bir yönetici için eğitim, kariyeri boyunca devam eden kesintisiz bir süreç olarak algılanmalıdır. Bu yüzdendir ki, eğitimli olmanın , yukarda da belirtilen toplumsal faydaları yüzünden, vatandaşlarımız arasında gün geçtikçe eğitim görmeye ve eğitimlerinin düzeyini yükseltmeye karşı önüne geçilmez bir gereksinmenin yaygınlaştığı, gözlenmeğe başlanmıştır. Yazılı ve görsel medyada son zamanlarda, gerek orta eğitimde ve yüksek eğitimde ve gerekse yüksek lisans, doktora programlarında , ayrıntılı ilan ve açıklamaların yayınlanması, bu görüşümüzü destekler mahiyettedir.

3- EÄžİTİMİN ÇALIŞMA YAŞAMINDAKİ ÖNEMİ

Günümüzde çalışma yaşamı , kuşkusuz,eğitimli olmak ve başarılı olmak olguları üzerine kurulmuştur. Bunun için insanlar başarıyı yakalamak, bir bakıma bir üst sınıfa (kariyer ve ücret bakımından) yükselmek için, eğitime büyük gereksinme duymuşlar ve kaynaklarının büyük bir kısmını eğitim üzerine harcamaya başlamışlardır. Vatandaşlarca eğitime gösterilen bu büyük ilgi ve gereksinme, gerek siyasi otoriteleri ve gerekse özel sektörü, bu gereksinmeyi karşılayacak alanlarda yatırım yapmalarına neden olmuştur. Nitekim, bugün ülkemizde devlet üniversitelerinin sayısı 53'ü, özel ve vakıf üniversitelerinin sayısı da 23'ü bulmuştur. Çağımızda eğitim sürecinden geçmemiş bir kimsenin, kendi kendine yetişme olanağını bulsa bile, tam olarak yeteneklerini geliştirmesi olanaksızdır.Bu yüzden, bir insanın kendini ve ailesini geçindirecek bir iş veya kariyer sahibi olabilmesi; başkaları ile iyi ilişkiler kurabilmesi; ailesinin ve toplumun kendisinden beklediklerini yerine getirebilmesi için, temel eğitimden geçmesi gerekmektedir. (BAŞARAN,1987,23)

Kanaatime göre, başarı için temel eğimin yanı sıra yüksek öğretim görmesi hatta yüksek lisans ve doktora yapması çalışma yaşamında aranılır hale gelmiştir. Nitekim,Amerika'da yapılan bir araştırma, bu kanımızı kanıtlar niteliktedir;"Amerika'nın İngiltere'deki yan şirketlerinin kârlılığı konusunda yapılan bir araştırmaya göre, doktora yapmış kişiler tarafından yönetilen ABD ve İngiliz şirketleri, eğitim düzeyi daha düşük yöneticilerin bulunduğu şirketlere göre daha fazla kâr elde ettikleri belirlenmiştir."(DUYGULU,1998,64)

Bu satırların yazarının 1998 yılında , Türkiye'nin en büyük 400 özel sektör firması arasında yaptığı bir araştırma sonuçları,bu olguyu teyit etmektedir. Nitekim, ülkemizdeki firma yöneticilerin % 97'sine yakın bölümü, lisans, yüksek lisans ve doktora eğitimi almış yöneticilerden oluşmakta, % 3'ü de lise üstü iki yıllık ön lisans eğitimi aldıkları görülmüştür. Söz konusu araştırmada,ayrıca, kariyer geliştirme ile, yani, örgüt yöneticilerinin kendilerini geliştirmeleri, daha iyi eğitim görmeleri , daha çok eğitim ve seminerlere katılmaları ile örgütlerin başarıları arasında olumlu ilişki bulunduğu saptanılmıştır.(DUYGULU,1998, 124,133) Günümüzde ailelerin çocuklarına iyi bir eğitim yaptırmalarının başlıca sebebi, onların iyi bir meslek sahibi ve çalışma yaşamında başarılı olmalarını sağlamaktır. Aslında başarılı olmak, kolay bir olgu değildir. Güç de değildir.Yeter ki, pozitif düşünün ve başaracağınıza inanın. Kuşkusuz, Tanrı hepimizi eşit ödüllendirmemiştir. Ancak, başarmayı yeterince istiyorsanız ve çok çalışmaya hazırsanız, başarmamanız için hiçbir neden yoktur. Kendinize şu temel soruyu sorun: Niçin başarmak istiyorum? Şu yanıtları verin:

• Başarmak istiyorum, çünkü çalışma yaşamında başarı oyunun kuralıdır.
• Başarı kişisel bir gurur sorunudur.
• Çevremdekilerin, yakınlarımın ve ailemin takdirini kazanmak istiyorum.
• Bunun için de ödüller istiyorum: Para, güç, otorite. (TEMPLETON, 1993, 14,41)

Avrupa Birliği'ne tam üye olma sürecindeki ülkemizin genç ve dinamik nüfusu ile, etkili bir ekonomik güç
oluşturabilmesi, bireylerini eğiterek bilgi toplumuna dönüşümüyle sağlanabilir. Toplumda bilginin üretiminde, biriktirilmesinde ve yaratıcılığın geliştirilmesinde de üniversiteler büyük öneme sahip kurumlardır. Yaratıcılık için serbest ve çeşitlilik gösteren düşünce geliştirme ortamlarına gereksinim vardır. Dolayısıyla, üniversitelerimiz için tek tip ve merkezi bir yönetim tarzın benimsemek, ulusal yaratıcılık düzeyimizin gelişmesine sekte vurabilecek bir yaklaşımdır. Bu açıdan, üniversite sistemimizin reformunun gündeme geldiği bir dönemde, bu konunun toplumsal refah düzeyimizin gelişmesi bakımından önemini unutmamalıyız. (ARGÜDEN, 2003, 14)

Kuşkusuz, çalışma yaşamında başarılı ve etkin olmak için eğitimli olmak çok gerekli olan bir faktördür. Yukarda da belirtildiği gibi, bu olgu, gerek ülkemizde ve gerekse yurt dışında yapılan araştırmalarla kanıtlanmıştır. Belirtelim ki, eğitimli ve kariyer geliştirme süreçlerinden geçmiş bir örgüt ve ya firma yönetici, iyi iletişim kurma, sosyal olma, rekabetçi ve yaratıcı olama , zamanında doğru karar verme, kişiliği ve davranışlarıyla örnek olma, sabırlı,kararlı, sağduyulu ve cesur olma gibi özelliklerine bir de çok çalışma ve kendine güvenme unsurlarını eklediği durumlarda, başarılı ve etkin olacak , bu olgu da , çalıştığı örgüt veya firmasının toplumda daha etkin, kârlı ve saygın olmasını sağlayacaktır.

4- EÄžİTİMİN DEMOKRATİŞLEŞME VE KÜRESELLEŞME İLE İLİŞKİSİ


Eğitimle demokratikleşme ve küreselleşme süreci arasında yakın bir ilişki vardır. Bilim ve teknoloji alanında hızlı değişmeler, ülkenin eğitim sistemini derinden etkilemiş, küreselleşme ve bilgi teknolojilerindeki gelişmeyle birlikte, uluslar arası düzeyde daha çok işbirliğine gitme gereği duyulmuştur. Günümüzde eğitim, kalkınmanı en etkili aracı olarak görülmüş ve en değerli yatırımın insan kaynaklarına yapılan yatırım olduğu kabul edilmiştir.(ÇELİK, 1997, 33)

Eğitim sorunlarımızın başında, küreselleşme ve bilgi toplumuna geçiş ile bilgi teknolojilerinde meydana gelen hızlı değişikliklerin eğitime yansımalarını tam olarak algılayamamak bulunmaktadır. Bu bağlamda , belirtmek gerekirse, bilgi ve iletişim teknolojisi alanında meydana gelen hızlı değişmeler, dünyayı giderek küresel bir köye dönüştürmüştür. Bu meyanda, küreselleşen dünyada en fazla paylaşılan şey bilgi olmuştur demek yanlış bir saptama olmayacaktır.

Küreselleşme kavramının özünde dışa açılma, dünyaya, yerküreye(global'e) açılma vardır. Bu anlamıyla yerel olmanın karşıtıdır. Yerelliğin sınırlarını, kapalı içe dönük karakterinin küreselleşme ile aşılabildiği varsayılır.Belirtelim ki, bir insan ya da toplumun böyle bir felsefeyi benimsemiş olması, onların küresel olmaları sonucunu doğurmaz. Bunun gereklerini yerine getirmek gerekir.(DOÄžAN, 1999,11)

TİSK, Mayıs /1999'da yayınladığı "Danışma Konseyi Sonuç Bildirgesi ve 2000 Yılına Girerken XXI. Yüzyıldan Önce Türkiye Deklarasyonu" isimli bildiride; " Gelir, istihdam ve bilgi üreten bir sosyo-ekonomik yapıya ulaşmak için teşebbüs gücünü eksen alan yaklaşımla sorunları çözmek için şu 5 temel değişim faktörünü uygulamak gerektiğini" vurgulamış, birinci faktör olarak"çağdaş eğitim sistemini"belirtmiştir.(EKİN, 2003)

Kuşkusuz, bireyin küreselleşmesi, çağdaş bilgi ve beceriye sahip olması, kendi dışındaki insanlarla "rekabet" edebilecek düzeye gelmesidir. Ülke ve ülke dışında adını sanını bilmediği insanlarla rekabet edebilmek için insanın şu özelliklere sahip olması gerekir:

• Çağa uygun eğitim alması,
• Geçerli bir meslek sahibi olması, bunun yansıra ikincil meslek ve becerilerle donanmış olması,
• Sorunlarının çözümünü araştırmada arayan bir karakter geliştirmesi,
• Toplumsal ilişkilerinde gerekli entelektüel ve duygusal derinliğe ulaşmış olması,
• Ana dili dışında geçerli bir yabancı dili iyi bilmesidir.

Bu niteliklere sahip olan insanların meydana getirdiği toplum, "Bilgi Toplumu"dur. Bilgi toplumu odağında yer alan rekabet düzeyi yüksek insan modeliyle, küresel gelişmelere adapte olmakta, şüphesiz, güçlük çekil inmeyecektir.(Doğan, 2002, 71,72)

Belirtmek gerekirse, eğitimle demokrasi arasında karşılıklı bir bağımlılık olduğunu söyleyebiliriz. Eğitim ve öğretimin amacı; özgür düşünceli, kişilik sahibi, öğrendikleri arasında neden- sonuç ilişkisi kurabilen insanlar yetiştirmektir. Demokratik toplumun gelişmesi için vatandaşlar günlük yaşamlarında demokratik idealleri destekleyen ve geliştiren davranışları göstermelidir.Bunun sağlanmasında eğitime önemli görev düşmektedir. Bu anlamda eğitim, vatandaşlara demokrasiyi destekleyici nitelikte olan şu özellikleri kazandırmalıdır: kendini ifade etme, sorumluluk duygusu, liderlik, toplumsal (sosyal) sorumluluk ve bağlılık.(YAYLACI, www.egitim.aku.edu.tr)

5 - SONUÇ

Belirtelim ki, eğitim, toplumun eğitime olan gereksinmesini karşılamak için toplumca ortaya çıkarılmış bir sosyal kurumdur. Çağımızda eğitimin değeri, hem bireyin hem de ulusun mutluluğu açısından kabul edilmekte ve ülkenin eğitilmiş insan kaynağını hazırlayan araç olarak, giderek ekonominin temel yatırımı niteliğine bürünmektedir. Son yıllarda ülkelerin kalkınmışlık düzeyleri ifade edilirken, kişi başına düşen milli gelirin yanında ülkelerin sahip olduğu eğitilmiş insan gücü oranları da, önemli bir unsur olarak kabul görmeğe başlamıştır. Kuşkusuz, bir ülke için en değerli varlık da , eğitilmiş insan gücüdür.

Bilindiği üzere, eğitim kurumunun yarattığı toplumsal birim eğitim sistemidir. Eğitim sisteminin işleyişinin etkililiği eğitimin temellerinin güçlülüğüne bağlıdır. Eğitimin temelleri ne denli güçlü ise, eğitim sistemi de o denli güçlüdür. (BAŞARAN, 1987, 199) Hemen ifade eldim ki, eğitim sisteminin demokratik, katılımcı ve insana değer veren öğeler içermelidir.

Ülkemizin çalışma yaşamında insanların başarılı olabilmeleri ve iyi bir kariyer sahibi olabilmeleri için, eğitim sistemimizin gerçekten demokratik olması, bakanlık, merkez ve taşra örgütlerinde, okullarda, üniversitelerde "torpil"e , adam kayırmaya olanak vermeyen , yeteneğe, bilgiye, seçime dayalı, katılmalı ve yerinde yönetimi tam olarak uygulayan bir sistemin uygulanması gerekmektedir. Eğitime yön veren kararlar alan Mili Eğitim Şurası ve Talim Terbiye Kurulları, siyasi bir kimliği bulunan Milli Eğitim Bakanı'nın ve Bakanlığı'nın etki ve güdümünden çıkartılarak, bu çerçevede, bağımsız bilim kurullarının yönetim ve denetimine bırakılmalıdır. Ayrıca, siyasi otoriteler, insana yatırımın geleceğe yatırım olduğu gerçeğini kavramalı, bu yüzden eğitim harcamalarını bir masraf olarak görmeyip,yatırım gözüyle bakmalıdır.

Son olarak, 2004 yılının sonlarına doğru Avrupa Birliği'nden , AB'ye giriş için görüşme tarihi almayı amaçladığımız göz önünde tutulursa, tüm eğitim kurumlarımızda ve tüm eğitim düzeylerinde demokrasi ve insan hakları eğitimine yer verilmesinin son derce faydalı olacağını, ayrıca, halen uygulanmakta olan 8 yıllık temel eğitimin 12 veya 13 yıla çıkartılmasını ve mesleki, teknik- eğitim ve yüksek eğitimde devamlı reformlar yapılmasının son derece yararlı olacağını düşünmekteyiz.


KAYNAKÇA:

ARGÜDEN, Yılmaz : "Eğitimin Toplumsal Faydaları", Dünya Gazetesi, İstanbul, 5-6 Temmuz/2003.

BAŞARAN, İ. Ethem : Eğitime Giriş, 6. Baskı, Ankara, 1987.

ÇELİK, Vehbi : Eğitim ,Demokratikleşme ve Küreselleşme, Türkiye, Türkiye Cumhuriyetleri ve Asya
Pasifik Ülkeleri Uluslar arası Eğitim Sempozyumu, Elazığ, 24-26 Eylül / 1997.

DOÄžAN, Hıfzı : "Bilgi Teknolojileri ve Eğitim", Türkiye Cumhuriyeti'nin 75. Yılında Toplumumuz
Ve Eğitim Sempozyumu, 24-25 Kasım /Ankara, 1998.

DOÄžAN İsmail : Sosyoloji; Kavramlar ve Sorunlar , Pegeme Yayıncılık, Ankara, 2002.

DUYGULU, Ercan : "Kariyer Geliştirme ile Örgütsel Başarım İlişkisi", Yayınlanmamış Doktora Tezi,
Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü , İzmir, 1998.

EKİN, Nusret : Türkiye'nin Vizyonu: XXI. Yüzyıl'da "Çağı Yakalamak", İş, Güç Endüstri İlişkileri
Ve İnsan Kaynakları Dergisi (e- Dergi), C:5, Sayı :2, 2003. (www.isguc.org)

ERTÜRK, Selahattin : Eğitimde "Program" Geliştirme, Ankara, 1972.

MUALLİMOÄžLU, Nejat: Bütün Yönleri ile Hitabet, Üçüncü Baskı, İstanbul,1991.

OÄžUZKAN, A. Ferhan: Eğitim Terimleri Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu, 1974.

TEMPLETON, Charles: Başarı, Hayatta İlerleme Sanatında Ustalaşma, Çev: Hakan Pekiner, Form Yayınları,
No: 25, İstanbul, 1993.

YAYLACI, A. Faruk : Türk Eğitim Sisteminde Demokratikleşme, Afyon Kocatepe Üniversitesi, Sanal
Bilimler Kütüphanesi, http:// www.egitim.aku.edu.tr/ afyayla.2htm

 

63166 kez görüldü, 3 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi