Yıl: 2004/ Cilt: 6 Sayı: 2 Sıra: 2 / No: 210 /     DOI:

Avrupa Birliği Yolunda Türkiye'de Kentsel Haklar
Öğr.Gör. Elif KARAKURT
Uludağ Üniversitesi - Sosyal Bilimler Meslek Yüksek Okulu

GİRİŞ

İçinde bulunulan 21. yüzyılda hiç bir dönemde görülmemiş bir hızda toplumsal, ekonomik, siyasal düzlemler başta olmak üzere hayatın tüm alanlarında değişimlere tanık olunmaktadır:moderniteden postmoderniteye, fordist üretimden post-fordist üretime, sanayi toplumundan bilgi toplumuna, ulus devletler dünyasından ulusüstü hatta ulusötesi dünya algılamasına doğru önemli dönüşümler yaşanmaktadır. Bu süreçte küreselleşme söylemleri yükselirken, iletişim ve ulaşım teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte tek bir küre altında birleşmek mümkün olabilmekte ve dünyanın homojenleşmesinden bahsedilebilmektedir. Bu söylemlere eş zamanlı olarak yerelleşme söylemleri eşlik etmektedir. Buna göre ise, söz konusu teknolojik gelişmelerle birlikte farklı kültürler dünya düzlemine çıkabilmekte ve kendilerini tanıtabilmektedirler; bu yönüyle dünya parçalanmaktadır. Yani küçülen dünyada farklılıkların altı çizilirken parçalanmakta ve diğer yandan bu gelişmelerle, dünyanın tek bir yer haline geldiği şeklindeki söylemlerle, dünya birleşmektedir. Fakat söz konusu küreselleşme ve yerelleşme süreçleri bu bağlamda birbirine zıt iki oluşum değildir, aksine birbirlerinin bütünleyicisi olan süreçlerdir.

Küresel ile yerelin geçişliliği ve etkileşiminin en yoğun yaşandığı mekanlar ise kentlerdir. Kentler, küreselleşme süreçlerinin yoğun olarak yaşandığı yeni dünya düzeninde ulus devletlerin modern dönemlere ait anlamlarını ve fonksiyonlarını yitirmeleriyle birlikte ekonomik açıdan ana birimler olarak ön plana çıkmaya başlamışlardır.
Şekillenmeye başlayan sistem içinde yerel birimler ve kentlerin ön plana çıkmasıyla birlikte yerel haklar önem kazanmaya başlamıştır. Yerel topluluk üyelerinin temel hakları ve ödevleri anlamında yerel haklar, yurttaşları yerel yönetimin demokratik süreçlerine katmanın ve yerel hizmetlerde etkinlik sağlamanın önemli bir aracıdır. Yerel topluluk üyelerinin temel hak ve ödevleri yani yerel haklar doğal olarak, tüm insanların sahip olduğu temel, evrensel, dokunulmaz ve eşit hak ve özgürlükler temeli üzerinde biçimlenmektedir. Yerel haklar içinde özellikle kentsel haklar oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü özellikle 20. yüzyılın başından itibaren dünya hızlı bir biçimde kentleşmekte ve dünya nüfusunun önemli bir bölümü kentlerde yaşamaya başlamaktadır.

Küresel süreçlerin etkisiyle yerel değerlerin ön plana çıkması ve kentleşme hızının hızla yükselmesinin bir sonucu olarak, gelişmiş ülkeler ve özellikle Avrupa Birliği ülkeleri kentte yaşayan kişilerin (kentlilerin) daha modern, sağlıklı ve kaliteli bir yaşam sürdürebilmeleri için kentsel haklar kavramını ön plana çıkartmışlardır. Kentsel haklar; yerel hizmetlerin kalite ve etkinliğinin yerel topluluklarda ekonomik, sosyal ve kültürel olanaklar yaratmayı, yerel topluluğun ve topluluk duygusunun geliştirilmesini ve etkin katılımını içerir. Kentsel haklar denilen olgu oldukça yeni bir kavramdır. Bu nedenle kentsel hakların ne olduğu konusunda üzerinde uzlaşılmış bir uluslararası bir metin henüz yoktur. Fakat bu konuda referans niteliğinde olabilecek bir metin 17-19 Mart 1992'de Avrupa Konseyi'nin benimsemiş olduğu "Avrupa Kentsel Şartı"dır. Bu belge kentsel hakların insan hakları içinde yer almaya başlamasıyla ilgili bir metindir. Burada belirtilen haklar çeşitli platformlarda savunulmakta daha sonra da yasalara, anayasalara ve uluslararası anlaşmalara konu olarak kurumsallaşmaktadır.

Avrupa Birliği yolunda ilerleyen Türkiye'nin, öncelikle kentlerde yaşayan yurttaşlarının daha sağlıklı, modern, çağdaş ve daha insani bir yaşam sürebilmeleri için hem de Avrupa Birliği üyelik kriterlerini yerine getirebilmesi için kentsel hakların geliştirilmesi yönünde çalışmalar yapması hayati derecede önemlidir.

1. AVRUPA BİRLİÄžİ ÜLKELERİNDE YEREL YÖNETİMLERİN KONUMU

Küreselleşme olgusu ile birlikte yeniden şekillenen yapı içersinde yerel yönetimler önceki dönemlerden farklı bir biçimde anlamlandırılmaya başlanmıştır. "Küreselleşen sorunlar ve uluslararası ilişkiler sisteminde yerel yönetimlerin önemini azaltmak yerine aksine giderek arttırmaktadır. … Günümüzde yerel yönetimlerin önem kazanmasında iki temel öğenin etkin olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi, yerel yönetimlerin demokratik yapının etkili bir aktörü ve vazgeçilmez koşulu olduğu yönündeki düşüncedir. İkincisi ise, yerel yönetimlerin halka doğrudan ve ucuz hizmetleri sunabilen ve halk katılımına imkan veren yönetsel birimler olarak görülmelerdir"(Uzun,2002:74-75). Yerel yönetimlerin güçlenmesi ve özerklik kazanması olgusu özellikle "… kent demokrasilerinin ve yerel özerkliğin beşiği olan Avrupa"da (Parlak,2002:41) belirgin niteliktedir.

"Avrupa Birliği üyesi ülkeler, gerek kendi geçmişlerinden getirdikleri ve sürekli geliştirdikleri özerk yerel yönetim geleneğinden dolayı, gerekse Birlik mevzuatından kaynaklanan yasal ve kurumsal sorumluluklar nedeniyle merkezi yönetim-yerel yönetim ilişkilerinde, yerel yönetimleri görev, yetki ve mali yönden güçlü ve verimli kılacak, ama bu arada yönetimler arası etkileşimde optimal dengeyi koruyacak politika ve uygulamalara yer vermektedir"(Parlak,2002:69). Avrupa Birliğinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesine ilişkin yürütülen politikaların iki önemli saç ayağı vardır: yerel özerklik ve yerel demokrasi. Bu politikaların dayandığı temel ise; subsidiyarite yani hizmette halka yakınlıktır. Hizmette halka yakınlık ilkesi 7 Şubat 1992'de Maastricht'te imzalanan Avrupa Birliği Antlaşmasında kabul edilmiştir. "Anlaşmaya, hizmette halka yakınlık (subsidiarity) yani yerellik ilkesinin bağlayıcı bir kural olarak konması ve bir Bölgeler Komitesinin Birlik çerçevesinde kurulması, Avrupa çapında, karar verme süreçlerinde yerel toplulukların daha iyi temsil edilmesi gereksinimine yanıt veren gelişmelerdir. Bu bağlamda, Avrupa çapında alınacak kararlara bölgelerde yaşayan halkın katılması ilkesi de kabul edilmiştir"(Ökmen,2002:108).

Yerel yönetim kendilerini ilgilendiren konularda yine kendilerinin söz sahibi olmasını içeren yönetim anlayışı ile Avrupa birliği içersinde yerel birimler Birliğin bütünlüğünü tehdit eden unsurlar olarak değil, aksine birlik içindeki çeşitliliği ve bu çeşitliliğin beraberinde getirdiği uyumu ifade etmektedir. Avrupa Birliği yolunda ciddi adımlar atan Türkiye'de yerel yönetimlerin durumuna bakıldığı zaman ise, çok daha farklı bir tablo ile karşılaşılmaktadır.

2. KENTSEL HAKLARIN DOÄžUŞU

Küreselleşme ile birlikte gelen yerellik olgusu neticesinde gelişmiş ülkelerde ve özellikle Avrupa Birliği ülkelerinde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi için daha fazla yetki ve özerklik tanınmaktadır. Bu amaçla bir yandan çeşitli uygulamalar ve hukuksal metinlerle yerel yönetim birimlerine mali, hukuksal ve idari açıdan daha geniş yetkiler tanınırken, diğer yandan yerel yönetim birimlerinde yaşayan yerel topluluk üyelerinin hakları genişletilerek güvence altına alınmaktadır.
Yerel topluluk üyelerinin hakları yani yerel haklar, yurttaşları yerel yönetimin demokratik süreçlerine katmanın ve yerel hizmetlerde etkinlik sağlamanın önemli bir aracıdır. Yerel haklar içinde özellikle kentsel haklar oldukça önemli bir yer tutmaktadır. Bunun nedeni, ekonomide yaşanan dönüşümlerin etkisiyle her geçen gün daha çok insanın kentlerde yaşıyor olması, yani kısaca dünyanın kentleşiyor olmasıdır.

Kentli hakları ya da kentsel haklar, oldukça yeni kavramlardır ve bu nedenle bu hakların ne olduğu hususunda üzerinde fikir birliğine varılmış tanıma ulaşılamamıştır. İnsan hakları kavramı temel çerçevesi içinde yer alan kentsel haklar kavramı özellikle İkinci Dünya savaşının yıkıcı sonuçlarından sonra ortaya çıkan üçüncü kuşak haklar olan "Dayanışma Hakları" bağlamında değerlendirilebilir. Dayanışma hakları birinci ve kuşak haklar olan pozitif ve negatif statü haklardan farklı olarak, ortaya çıkış biçimi ve doğası gereği evrensel özelliğe sahiptir"(Kabaoğlu:11). Birinci ve ikinci kuşak haklara bakıldığında bunlar bireylerin tek tek sahip oldukları, devletten herhangi bir engellenmeye konu olmamayı ve yine devletten bir şeyler talep etmeyi içeren haklardır. Oysa dayanışma hakları içinde yer alan kentsel haklar bu haklardan daha somut bir nitelik taşımaktadır. Dayanışma haklarının uygulanabilmeleri, toplumda yaşayan kişilerin ortak çabalarına bağlıdır. Bu nedenle dayanışma hakları adını almışlardır ve toplumdaki bireylere olduğu kadar topluluğun tümüne ilişkin haklardır. Kentsel haklar da üçüncü kuşak haklar gibi yetkili mercilerin hak ve ödevleri kadar yerel topluluk üyelerinin (kentlilerin) hak ve ödevlerini yerine getirmeleri şartıyla uygulanabilir. Bu bağlamda kentsel haklar, yerel hizmetlerin kalite ve etkinliğinin yerel topluluklarda ekonomik, sosyal ve kültürel olanaklar yaratmayı, yerel topluluğun ve topluluk duygusunun geliştirilmesini ve etkin katılımını içerir. Kentsel hakların sorumluları, bu sorumluların hak ve ödevleri biliniyor olsa dahi yine kentsel hak kavramı üzerinde uzlaşılmış ortak bir tanıma ulaşmak mümkün değildir. Fakat bu konuda referans niteliğinde olabilecek bir metin 17-19 Mart 1992'de Avrupa Konseyi'nin benimsemiş olduğu "Avrupa Kentsel Şartı"dır. Bu belge kentsel hakların insan hakları içinde yer almaya başlamasıyla ilgili bir metindir. "Şartın temel felsefesi; yerel otoritenin kentsel gelişimine yönelik sorumlularını tanımlamak, kentsel gelişim ve yaşam kalitesine yönelik olarak evrensel ilkeler oluşturmak, yönetsel birimler arasında dayanışmayı sağlamak, yurttaşların temel bir takım kentsel haklara sahip olduklarını ve bu hakların herhangi bir ayrım gözetilmeden şehrin sakinleri için geçerli olduğunu belirtmektir" (Tuncay,1994:85).

"Avrupa Kentsel Şartı, Avrupa Konseyi'nin kentsel politikalarından yola çıkılarak oluşturulmuştur. Bu politikalar 1980-1982 yılları arasında Konseyce düzenlenen 'kentsel Rönesans için Avrupa Kampanyası' kapsamında geliştirilmiştir. Dört temel konuya ağırlık verilmiştir: Fiziki kentsel çevrenin iyileştirilmesi, mevcut konut stokunun iyileştirilmesi, yerleşmelerde sosyal ve kültürel olanakların yaratılması, toplumsal kalkınma ve halk katılımının özendirilmesi" (www.tumbelsen.org/kentli_haklar.html). Avrupa Konseyi insan hakları içinde yer alan kentsel hakları, "yerleşmelerde daha iyi yaşam"(A better life in towns) sloganıyla geliştirerek sürdürmüştür. Nihayetinde kentsel haklar, 1992'de Avrupa Konseyi tarafından Avrupa Kentsel Şartı'nın kabul edilmesiyle güvence altına alınmıştır.

"Avrupa Kentsel Şartı metni 20 maddelik bir deklarasyon ve 13 maddelik şart ilkelerinden oluşmaktadır. Deklarasyonun 20 maddelik başlıkları;

1. Güvenlik,
2. Kirletilmemiş,sağlıklı bir çevre
3. İstihdam
4. Konut
5. Dolaşım
6. Sağlık
7. Spor ve dinlence
8.Kültür
9. Kültürler arası kaynaşma
10. Kaliteli bir mimari ve fiziksel çevre
11. İşlevlerin uyumu
12. Katılım
13. Ekonomik kalkınma
14. Sürdürülebilir Kalkınma
15. Mal ve hizmetler
16. Doğal zenginlikler ve kaynaklar
17. Kişisel bütünlük
18. Belediyeler arası işbirliği
19. Finansal yapı ve mekanizmalar
20. Eşitlik şeklindedir.

Avrupa Kentsel Şartı ilkelerinin ana başlıkları ise;

1.Ulaşım ve dolaşım,
2. Kentlerde çevre ve doğa,
3. Kentlerin fiziki yapıları,
4. Tarihi kentsel yapı mirası,
5. Konut,
6. Kent güvenliğinin sağlanması ve suçların önlenmesi,
7. Kentlerdeki özürlü ve sosyo ekonomik bakımdan engelliler,
8. Kentsel alanlarda spor ve boş zamanları değerlendirme,
9. Yerleşimlerde kültür,
10. yerleşimlerde kültürlerarası kaynaşma,
11. Kentlerde sağlık,
12. Halk katılımı, kent yönetimi ve kent planlaması,
13. Kentlerde ekonomik kalkınma şeklindedir" (www.ihd.org.tr/makale/kent4.html).

Bu bildirge genel olarak, yerel hizmetlerin kalite ve etkinliğinin arttırılmasını, yerel topluluklarda (beldelerde) ekonomik, sosyal ve kültürel olanaklar yaratmayı, yerel topluluğun ve topluluk duygusunun geliştirilmesini ve yerel yönetimlerde etkin yurttaş katılımının sağlanmasını sağlayacaktır(Yıldırım,1994:153).

Kentsel hakların gerçekleştirilmesi ya da yaşama geçirilmesi üç farklı yönden önem taşır. Bunlardan birincisi; kentte yaşayan bir kimsenin haklarını kullanırken kentsel hakları gasbetmesinin ve onları tahrip etmesinin önlenmesidir. Yani bu hakların savunma yoluyla yaşama geçirilmesidir. İkincisi ise; kentsel haklarının her kentlinin davranışlarıyla oluşup geliştiği kabul edildiğine göre, kişilerin geliştirilmesine açık olması gerekliliğidir. Üçüncüsü ise, hak sahibinin bu hakları gerçekleştirilmesini toplumsal düzeni korumaktan sorumlu olan devletten istemesi yoluyla gerçekleştirilmesidir. Çok çeşitlenmiş kentsel haklarının gerçekleştirilmesi, çoğu kez, insan haklarının birinci aşamada kurumsallaşan bireyci mülkiyet hakkı ve benzerleriyle çelişki içindedir. Bu durum ise, üçüncü aşamada ortaya çıkan dayanışma haklarının birinci aşamadaki hakların yeniden yorumlanması gereksinimini ortaya koymaktadır. Bir anlamda insan hakları çeşitlenerek zaman içinde gelişme gösterirken, daha önceki aşamalarda gelişmiş insan haklarının yeni anlam kazanmasına yol açmaktadır(Tekeli:30,31).

Avrupa Kentsel Şartı ile iyi bir kentin nasıl olması gerektiği ortaya konmuştur. Fakat bu hususlar nesnel ilkeler üzerine temellendirilmemiştir. Burada sayılan unsurlar toplumların sahip oldukları kültüre, etik kurallara, estetik anlayışa, toplumsal, ekonomik ve siyasal yapıya göre değişiklik arz edebilir. Ayrıca şartta belirtilen hususlar sürekli gelişime açık olan haklardır, zamana göre yeni haklar ilave edilebilir.

Avrupa Kentsel Şartı çerçevesinde bu şartnameyi kabul etmiş olan Türkiye'de kentlere bakıldığı zaman görülen tablo iç açıcı bir görünümden uzaktır. Ülkenin batısındaki kentlerle doğusundaki kentler arasında eğitim, sağlık, ekonomi, sosyo-kültürel yaşam vb. alanlarında ciddi farklılıklar vardır. Yine İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde aşırı göçler nedeniyle modern ve sağlıklı yaşam koşullarından oldukça uzak nitelikte konut alanları mevcuttur; özellikle gecekondu bölgelerinde temel nitelikteki alt yapı unsurlarının eksik olduğu ya da hiç olmadığı görülmektedir.

Avrupa Kentsel Şartında vurgulanan özürlülerin ve sosyo-ekonomik açıdan engellilerin kentsel mekandaki konforunun sağlanması hususunda, Türk kentlerinin ciddi eksiklikleri mevcuttur. Bu durum şartnamede üzerinde önemle durulan kentte yaşayan tüm kişilerin eşit olduğu ve eşit haklardan yararlanması gerektiği kuralıyla çelişkilidir. "Kentli hakları açısından bir başka nokta, kültürün fizik tarafı, yani spor yapma ve insanların boş zamanlarını yararlı bir şekilde geçirme olanaklarının var edilmesidir" (Tuncay:274-275). Bu çerçevede Türk kentlerinin gerek spor ve eğlence alanları gerekse yeşil alanların varlığı konusunda ciddi eksiklikleri mevcuttur.

Avrupa Birliği ekseninde yoğun gayretler içinde bulunan Türkiye'nin üyelik yönünde ekonomik, kültürel, siyasi alanlarda yaptığı reformlar yanında imzalamış olduğu Avrupa Kentsel Şartının gereklerini yerine getirme konusunda da gerekli adımları atması gerekmektedir. Türkiye'nin bu yönde atacağı adımlar, sadece Avrupa Birliği üyelik kriterlerini yerine getirebilmek adına değil, kentlerde yaşayan yurttaşlarının daha çağdaş, sağlıklı, güvenilir ve huzurlu mekanlarda insanca yaşayabilmeleri amacına hizmet etmelidir.

SONUÇ

Kırsalın gittikçe küçüldüğü ve kentsel alanın ve kentlileşmiş insanların arttığı günümüz coğrafyasında, kentler çok önemli bir yere sahiptirler. Daha çok insanın kentlerde yaşamasıyla birlikte buralarda yaşayan insanların hakları gündeme gelmiştir. Kentlerde yaşayan insanların güven içinde yaşamaları, ekolojik dengelerin korunduğu, sağlıklı bir ulaşım sistemine sahip olunan, çocuk ve özürlülerin konforunun düşünüldüğü, vb. bir kentler sistemi öngörülmektedir. Kentsel hakların öneminin artarak ön plana çıkması yerel hizmetlerin kalite ve etkinliğinin arttırılmasını, yerel topluluklarda ekonomik, sosyal ve kültürel olanaklar yaratmayı, yerel topluluğun ve topluluk duygusunun geliştirilmesini ve yerel yönetimlerde etkin yurttaş katılımının sağlanmasını sağlayacaktır.

Böylesi bir kentsel sistem için;yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, yerel özerkliklerin arttırılması, merkezi yönetimin yerel yönetimler üzerindeki egemenliklerini azaltarak adem-i merkeziyetçi bir yapılanmaya gidilmesi gerekmektedir. Yerel yönetimlerin ve yerel politikaların demokratikleşme yönünde önemli bir adım olduğunu fark eden gelişmiş ülkelerde (özellikle Avrupa Birliği üye ülkeleri) bu yönde çalışmalar başlatılmıştır. Bu konuda İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, IULA Yerel Yönetim Dünya Bildirgesi, Avrupa Kentsel Şartı ve Avrupa Kentsel Haklar Bildirgesi temel belgeler niteliğindedir. Ülkemizde de bu yönde çalışmalar başlatılmıştır, fakat bu çalışmalar oldukça yetersizdir ve geliştirilmeye muhtaçtırlar.

KAYNAKÇA

" ERAYDIN Ayda, "Küreselleşme-Yerelleşme ve İşlevleri Farklılaşan Kentler", Prof.Dr. Cevat Geray'a Armağan,Mülkiyeliler Birliği Yayınları 25,Ankara,2001,ss.363-392
" KABAOÄžLU İbrahim, Çevre Hakkı, İmge Kitabevi, Ankara, 1996
" ÖKMEN Mustafa, "Yerel Yönetimlerde Özerklik Eğilimleri,Avrupa Ve Türkiye", Türkiye'de Yerel Yönetimler,Ed. B.Parlak-H.Özgür, Alfa Kitabevi, Bursa, 2002,ss.99-120
" PARLAK Bekir, "Avrupa Birliği Perspektifinden Merkezi Yönetim-Yerel Yönetim İlişkileri", Türkiye'de Yerel Yönetimler,Ed. B.Parlak-H.Özgür, Alfa Kitabevi, Bursa, 2002,ss.39-72
" TEKELİ İlhan, "Kentsel Haklar", İmge Kitabevi, Ankara,2000
" TUNCAY Mete,Kentsel Haklar- Karşılaştırmalı Bir Çerçevede Türkiye, WALD Yayınları, İstanbul,1994
" UZUN Turgay ve KURT Hüseyin, "Avrupa Birliği'ne Giriş Sürecinde Türkiye'de Yerel Yönetimler ve Sorunları", Türkiye'de Yerel Yönetimler,Ed. B.Parlak-H.Özgür, Alfa Kitabevi, Bursa, 2002,ss.73-98
" YILDIRIM Sabahattin, "Yerel Yönetim ve Demokrasi", IULA-EMME Yayın Birimi, İstanbul,1994
" www.tumbelsen.org/kentli_haklar.html(07.07.2004)
" www.ihd.org.tr/makale/kent4.html(07.07.2004)

62658 kez görüldü, 1 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi