Yıl: 2004/ Cilt: 6 Sayı: 1 Sıra: 8 / No: 195 /     DOI:

Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları ve Vergisel Teşvikler
Arş. Gör. Serkan BENK
Uludağ Üniversitesi - İİBF - Maliye Bölümü

1. Giriş

Son 20 yıl içerisinde bir çok ülkenin doğrudan yabancı sermaye yatırımları karşısındaki davranışları oldukça değişmiştir. Ülkeler, çokuluslu şirket yatırımlarını bünyelerine çekebilmek için önemli düzeyde politik liberalleştirme süreci içerisine girmişlerdir. Ülkelerin çokuluslu şirketlerden beklentisi; istihdamın, ihracatın, vergi gelirlerinin artırılması ve yeni teknoloji ve dışsallıklarından faydalanma yönünde olmaktadır. Söz konusu faydaların elde edilebilmesi için ülkeler bir takım teşvikleri yoğun bir biçimde uygulamaya başlamışlardır. Tablo 1’den de açıkça görüldüğü gibi Sahra-altı Afrika ülkeleri bile yabancı sermaye çekebilmek için teşvikleri yoğun bir biçimde kullanmaya başlamışlardır.

Tablo:1

Vergisel Teşvik Türlerinin Kullanım Yaygınlığı

    

 Bölge

Afrika

   (23)

Asya

 (17)

Latin Amerika

 (12)

Merkezi ve Doğu Avrupa

(25)

Batı Avrupa

(20)

Diğer Ülkeler

(6)

Toplam

(103)

Teşvik Türleri

Vergi Ertelemeleri

16

13

8

19

7

4

67

Hızlandırılmış

Amortisman

12

8

6

6

10

5

47

Yatırım İndirimi

4

5

9

3

5

 

26

Gümrük Muafiyeti

15

13

11

13

7

4

63

Gümrük Vergisi İadesi

10

8

10

12

6

3

49

Kaynak: UNCTAD, 1995

Teşviklerin bu denli yoğun ve yaygın bir biçimde kullanılmasında küreselleşme sürecinin önemli etkisi olmuştur. Ticaretin global(GATT ve WTO ile) ve bölgesel(AB, NAFTA, AFTA ve diğer bölgesel oluşumlarla birlikte) düzeyde liberalleşmesi büyük oranda pazar entegrasyonunu sağlamış, bu da pazar büyüklüğünün yatırım yerini belirlemede olan etkisini oldukça zayıflatmıştır. Bu durum sonucunda küçük ülkeler bile yabancı sermaye yatırımları konusunda rekabet edebilir bir konuma gelmişlerdir.

Uygulanan teşvikler vergi ertelemeleri ve vergi oranlarının düşürülmesi gibi vergisel teşvikler olacağı gibi, ayrıcalıklı krediler, sübvansiyonlar, pazar ayrıcalıkları, altyapı ve tekelleşme hakları gibi finansal teşviklerden de oluşabilmektedir. Hangi tür teşvikin uygulanacağı daha çok ülkenin gelişmişlik düzeyiyle ilişkilidir. Çalışmanın da konusunu teşkil eden vergisel teşvikler bazı istisnalar dışında daha çok gelişmekte olan ülkeler tarafından kullanılmaktadır. Bunun en önemli sebebi vergisel teşviklerin oluşturduğu maliyetlerinin kolayca hesaplanamaması ve doğrudan teşviklerde olduğu gibi direkt olarak parasal destek içermemelerinden dolayıdır. Dolayısıyla vergisel teşvikler bütçeye doğrudan bir etki yapmamakta yabancı yatırım gerçekleştiği andan itibaren devreye girdiklerinden etkileri tedrici olmaktadır. Bu durum uygulanan vergisel teşviklerin ne derece etkin oldukları ve dolayısıyla teşviklerin maliyetinin ne kadar olduğu gibi soruları yanıtsız bırakmaktadır.

Bu çalışmada vergisel teşviklerin doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerindeki etkileri incelenecek ve vergisel teşviklerin uygulanması sonucu oluşan uluslararası ve ulusal maliyetler değerlendirilecektir.

2. “Vergisel Teşvik” ve “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları” Kavramlarına İlişkin Açıklamalar

2.1. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları

Bir ülkede bir firmayı satın almak veya yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesini sağlamak yada mevcut bir firmanın sermayesini artırmak yoluyla o ülkede bulunan firmalar tarafından diğer bir ülkede bulunan firmalara yapılan ve kendisiyle birlikte teknoloji, işletmecilik bilgisi ve yatırımcının kontrol yetkisini de beraberinde getiren doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının başlangıcı 1800’lü yıllara kadar dayanmaktadır (KARLUK, 2001, s.100). Bu dönemde yabancı sermaye yatırımları öncelikle, sanayileşme sonucu oluşan fonlar nedeniyle para fiyatı ucuzlayan ülkelerden, sermaye kıtlığı çeken ve para fiyatı yüksek olan ülkelere doğru sermaye kayması şeklinde kendisini göstermiştir(GÜNAYDIN, 1996, s.1).

İkinci Dünya Savaşı öncesine kadar yabancı sermaye yatırımları daha çok faiz ve temettü elde etmek üzere yabancı bir ülkeye ait menkul kıymetlerin uluslararası sermaye piyasalarından satın alınması ile gerçekleştirilen portföy yatırımları şeklinde kendisini gösteriştir. Fakat küreselleşme adı verilen sürecin dünya ekonomisi üzerindeki etkilerinin giderek yoğunlaşması uluslararası alanda sermaye yatırımlarının hem yapısını hem de miktarını önemli ölçüde değiştirmiştir. Özellikle Doğu Bloku’nun yıkılması ile birlikte küreselleşmenin bir nevi taşıyıcısı konumunda bulunan liberal piyasa ekonomisinin yaygınlaşması, yabancı sermaye yatırımlarının önünü tamamen açmıştır. Diğer bir ifade ile duvarların yıkılması ile birlikte küreselleşmenin önündeki en büyük engel ortadan kalkmış, dünya sınırların ortadan kalktığı, sermayenin serbestçe dolaşabildiği büyük bir pazar haline dönüşmüştür(BOZKURT, 2000, s.5).

Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarındaki artışlar büyük ölçüde 1970’li yıllardan itibaren hızlı bir gelişme göstermiştir. 1973 yılında yaklaşık 25milyar $ olan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının düzeyi 2000 yılına gelindiğinde yaklaşık 50 kat artarak 1271 milyar$ düzeyine yükselmiştir(UNCTAD, 2001, s.51). Toplam doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının bütün ülkelerin kümülatif GSYİH toplamları içerisindeki payı ise, 1980 yılında %6 iken, 2000 yılına gelindiğinde %17’ye ulaşmıştır. Buradan dünya ekonomisinin yaklaşık 1/5’inin doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından oluştuğunu söylemek mümkündür.

1990’lı yılların başından itibaren doğrudan yabancı yatırımların bu denli büyük bir oranda artmasının en önemli nedeni daha önce sermaye hareketleri önünde önemli kısıtlamalar söz konusu iken bu tarihten sonra sermaye hareketlerini kısıtlayan sınırlamalar büyük ölçüde ortadan kaldırılmış olmasıdır.

Tablo:2

Yabancı Sermaye Yatırım İkliminde Meydana Gelen Değişiklikler 1991-2001

Yıllar

Değişiklik Yapan Ülke Sayısı

Yasal Değişiklik Sayısı

Yabancı Yatırırımın Lehinde Yapılan Değişiklikler

Yabancı Yatırımın Daha Az Lehinde Yapılan Değişiklikler

1991

35

82

80

2

1992

43

79

79

0

1993

57

102

101

1

1994

49

110

108

2

1995

64

112

106

6

1996

65

114

98

16

1997

76

151

135

16

1998

60

145

136

9

1999

63

140

131

9

2000

69

150

147

3

2001

71

208

194

14

     Kaynak: UNCTAD, 2002, s.7

Tablo 2’den de görülebileceği gibi 1991 yılında yabancı sermaye ile ilgili mevzuatında değişiklik yapan ülke sayısı 35 iken 2001 yılında ikiye katlanarak 71’e çıkmıştır. Ayrıca 1991-2001 döneminde yapılan yasal düzenlemelerin sayısı 1393’dür. Söz konusu düzenlemelerin 1315’i doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını daha cazip hale getirmeyi hedeflemektedir. Bu ifadeden de anlaşılacağı gibi küreselleşme süreci ile birlikte doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının bu denli hızlı ve yaygın bir hal alması, gelişmişlik düzeylerine bakılmaksızın bütün ülkeleri yabancı sermaye konusunda rekabet etmeye zorlamıştır.

2.2. Vergisel Teşvik Kavramı

Vergisel teşvikleri, belirli makro ekonomik hedeflere ulaşabilmek için, vergi kanunlarında değişiklik yapmak suretiyle bazı ekonomik unsurlara ya da faaliyetlere vergisel kolaylıklar ve ayrıcalıklar sağlamak şeklinde tanımlanabilir(SHAH, 1995, s.2). Söz konusu teşviklerin kullanım amaçları ülkeden ülkeye değişiklik göstermesine rağmen genellikle aşağıda sıralanan dört temel amacın gerçekleştirilmesi için kullanılmaktadır(UNCTAD, 2000, ss.12-13):

a-Bölgesel Yatırımların Artırılması: Ülkeler vergisel teşvikleri kullanarak yatırımları belli bir alana yada bölgeye yönlendirebilirler. Bölgesel kalkınma amaçlarını kırsal bölgelerin kalkınmasını hızlandırmak, yeni endüstriyel merkezler oluşturmak, çevresel riskleri azaltmak ve nüfusun dengeli bir biçimde dağılımını sağlamak şeklinde sıralayabiliriz. Angola, Ekvator, Gana, Hindistan, Pakistan ve Tayland gibi bazı ülkeler vergisel teşvikleri bu saydığımız amaçlar için kullanmaktadırlar. Ayrıca bölgesel teşviklere örnek olarak Kolombiya’yı örnek verebiliriz. Kolombiya güneyinde yer alan Rio Paez bölgesinin kalkınabilmesi için önemli düzeyde vergisel teşvikler getirmiştir. Bu bölgeye yatırım yapan firmalara 10 yıl süreyle vergi ertelemesi uygulamaktadır.

b-Sektörel Yatırımın Artırılması: Ülkeler bazı sektörlerdeki faaliyetleri artırabilmek için vergisel teşvikleri kullanabilmektedirler. Bu faaliyetler madencilik, endüstriyel teknoloji parkları, ihracata önderlik eden faaliyetler, film endüstrisi ve yeni teknoloji alanlarıdır. Örneğin Singapur ülkedeki gelişmemiş endüstrilerde faaliyet gösteren öncü firmalara 5 yıl boyunca KV istisnası getirmiştir. Kosta Rica ise turizm sektöründe benzer teşvikler uygulamaktadır. Hindistan ise bilgi teknolojisi alanında faaliyet gösteren firmalara önemli vergisel teşvikler uygulamaktadır. Gelişmekte olan ülkelerdeki vergisel teşvikler genellikle imalat, madencilik ve turizm gibi sektörlerde yoğunlaşmıştır. Bu ülkelerdeki teşvikler genellikle şirket merkezini ülkeye çekmeyi hedeflemekle birlikte Malezya, Singapur ve Filipinler, KV oranlarını aşağıya çekerek, şirket merkezlerini bünyelerine çekmeyi amaçlamaktadırlar.

c-Performansın Artırılması Vergisel teşvikler, ihracat promosyonları, işgücünün eğitimi ve ülke içi katma değerin artırılması yönünde de kullanılabilmektedir. Serbest ticaret bölgeleri ihracat potansiyelinin artırılması için uygulanan teşviklere örnek olabilir. Örneğin Panama serbest ticaret bölgeleri ile ihracat ağırlıklı malların üretimini teşvik etmektedir. Bu bölgelerde faaliyet gösteren firmalar kurumlar ve katma değer vergilerinden muaf tutulmuşlardır. Gana, standart KV oranı %35 olmasına rağmen, ihracata yönelik geleneksel olmayan mal üretimi yapan firmalar %8 gibi düşük bir oranla vergilendirilmektedir.

d-Teknoloji Transferi Gelişmekte olan ülkelerin vergisel teşvikleri uygulamaktaki bir diğer amaç, teknoloji transferi sağlayabilmektir. Vergisel teşvik türleri temel olarak bu amacı yerine getirebilmek için dizayn edilmişlerdir. Singapur ve Malezya gibi bazı ülkeler ise AR-GE ve teknoloji projeleri için ayrıca ek vergisel teşvikler uygulamaktadırlar. Bu ülkeler firmaların ayırmış oldukları teknoloji geliştirme fonlarını ve AR-GE faaliyetlerini vergiden istisna tutmuşlardır.

2.3. Yabancı Sermaye Yatırımlarına Uygulanan Vergisel Teşvik Türleri

Vergi oranlarının indirilmesinden vergi ertelemelerine, yatırım indirimlerinden sıfır yada düşük gümrük tarifesi uygulamalarına kadar son derece geniş bir uygulama yelpazesine sahip olan vergisel teşvikleri uygulanma yoğunlukları bakımından 8 grupta toplamak mümkündür. Bunlar(UNCTAD, 2000, ss.19-22);

a-Düşük Vergi Oranlarının Kullanılması: Hükümetler yabancı sermaye yatırımlarını bünyelerine çekebilmek ve spesifik sektör yada bölgelere kanalize edebilmek için yabancı firmaları ülkede uyguladıkları genel vergi oranlarından daha düşük bir vergi oranıyla vergileyebilirler. Hong Kong, Endonezya, İrlanda, Kolombiya ve Estonya gibi birkaç ülke bu tip vergisel teşviki uygulamaktadırlar. Bu teşvikte temel amaç ek yabancı sermaye yatırımı çekebilmektir. Ayrıca bu tür bir vergisel teşvikte kısa dönemli sermaye kazançları normal vergi oranlarıyla vergilendirilirken, uzun dönemli sermaye kazançları kısa dönemli sermaye kazançlarına göre yaklaşık yarı yarıya daha düşük bir vergi oranıyla vergilendirilmektedir. Uzun dönemli sermaye kazançlarına getirilen bu ayrıcalıklı uygulama yatırımcının fonları daha uzun bir süre için ülke içerisinde tutmasını teşvik etmektedir.

b-Zararın Sonraki Dönemlere Aktarılabilmesi: Bu tür bir teşvik firmalara zararlarının belirli yıllar itibariyle(genellikle 3 yada 5 yıl) aktarabilme imkanı getirmektedir. Böylelikle kar edilen dönemlerde ödenecek vergi miktarı da otomatik olarak azalacaktır. Bu teşvik türü özellikle uzun süren yatırımların ilk birkaç yılında yatırımın devam etmesi dolayısıyla kara geçilemeyen dönemlerinde etkili olmaktadır.

c-Vergi Ertelemeleri: Özellikle gelişmekte olan ülkeler arasında en yaygın olan teşvik türüdür. Uygulanan bu teşvikle özellikle yeni yerleşen firma ödemesi gereken kurumlar vergisinden belirli bir dönem için(çoğunlukla 5 yıl) muaf tutulur. Bu yöntem firmanın ödemesi gereken diğer vergiler için de uygulanabilir. Vergi ertelemesi, erteleme dönemi içerisinde firma geliri üzerindeki vergi maliyetini ortadan kaldırır. Vergi ertelemesi düşük uygulama maliyeti bakımından uygulanması son derece basit bir yöntemdir. Çünkü erteleme dönemi içerisinde firmanın ödemesi gereken verginin hesaplanması gerekmemektedir Bu özelliğinden dolayı vergi ertelemesi yöntemi özellikle KV sistemine yeni geçmiş olan ülkeler arasında en sık başvurulan teşvik türüdür. Ayrıca uzun dönemli yatırım projelerinde yatırımcının en çok talep ettiği teşvik türüdür.

d-Yatırım İndirimi: Yatırım indirimleri gerçekleştirilen yeni yatırımlarda vergilendirilebilir gelir matrahının belli oranlarda azaltılmasından ibarettir. Bu yöntem firmanın vergi matrahını azaltır.

e-Özel Nitelikli Harcamalara Getirilen Vergi İndirimleri: Bazı ülkeler yatırımcıları belirli yönde yaptıkları harcamaları artırmaları için vergisel teşvikler uygularlar. Örneğin bazı ülkeler firmaların yapmış oldukları AR-GE harcamalarının iki katını gider olarak gösterme imkanı tanımışlardır.

f-Sıfır veya Düşük Gümrük Vergisi Uygulaması: Hükümetler gümrüklerle ilgili olarak iki tip tarife teşviki uygulamaktadırlar. İlk olarak sermaye ekipmanları ve yatırım projeleri için gerekli olan malzemeye uygulanan ithalat vergilerini indirmektedirler. Bu tür bir teşvik yatırım maliyetlerinin düşürülmesinde önemli etkilere sahip olacaktır. İkinci olarak yabancı yatırımcının ülke içindeki rekabet düzeyini koruyabilmek için diğer ürünlerin gümrük vergisi oranlarını artırmaktadırlar. Fakat bu tür bir teşvik bir çok gelişmekte olan ülkede etkinsizliğe, fiyatların yükselmesine ve endüstriyel yapının zedelenmesine neden olmaktadır.

g-İşgücü Bazlı İndirimler: Bir çok ülkede sosyal güvenlik katkı payları özellikle yeni kurulan firmalar üzerinde önemli bir yük oluşturmaktadır. Bazı bölgelerde ve spesifik alanlarda yatırımların canlandırılabilmesi için hükümetler firmaların sosyal güvenlik katkı paylarını önemli ölçüde indirmişlerdir.

3. Vergisel Teşviklerin Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları Üzerindeki Etkileri

Vergi politikaları ve vergisel teşviklerin, diğer bütün durumlar eşit olduğunda, doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerindeki etkilerinin varlığı bilinmektedir. Fakat ülkelerarası farklılıklar sadece uyguladıkları vergi politikalarında ortaya çıkmamakta bunun yanı sıra ticari politikaları, pazar büyüklükleri, yönetim şekilleri, doğal kaynak ve beşeri sermaye bakımından da önemli farklılıklar göstermektedirler. Bütün bu durumlar yatırım kararının alınmasında önemli etkenlerdir.

Literatürde, vergi politikalarının ve vergisel teşviklerin yabancı sermaye yatırımları üzerindeki etkilerini inceleyen oldukça çok sayıda araştırma mevcuttur. Fakat 1980’li yıllara kadar yapılan araştırmalarda temel anlayış, vergi politikalarının ve bu politikaların araçlarından olan vergisel teşviklerin çokuluslu şirketlerin yatırım kararı alma süreçlerinde tek faktör olup olmadığını araştırmaya dayanmaktadır(MORISSET-PİRNİA, 2000, s.4). Bu dönemde yapılan çalışmalardan bir kaçını incelemekte fayda vardır. Bu konuda ilk çalışma Barlow ve Wender tarafından 1955 yılında yapılmıştır(BARLOW-WENDER, 1955, s.43). Araştırma kapsamında 247 Amerikan şirket yöneticisiyle mülakatlar yapılmıştır. Yapılan mülakatlarda yöneticilere yabancı yatırıma girişmeden önceki beklentileri sorulmuştur. Şirket yöneticilerinin sadece %10’u yatırımlar için uygun vergisel ortamın önemli olduğunu belirtmişler ve %11’i ise ev sahibi ülkenin verdikleri teşviklerin önemli olduğunu vurgulamışlardır. Bu çalışmadan çıkan sonuçta yatırım kararlarında vergisel teşvikleri önemi, ev sahibi ülke parasının konvertibilite düzeyi, kamulaştırmaya karşı verilen garantiler ve söz konusu ülkenin politik istikrarından sonra 4. Sırada yer almıştır. Bir diğer çalışma Aharoni’nin 1966 yılında yaptığı çalışmadır. Bu çalışmada Amerikan imalat sanayinde yer alan firmaların yabancı yatırım yapmada karar alma süreçleri incelenmiş ve ev sahibi ülkenin uygulamış olduğu vergi muafiyetlerinin çok zayıf bir etkisinin olduğunu ifade etmiş ve “Vergisel teşvikler tatlıya benzer, eğer asıl yemek yoksa tatlı karını doyurmaz” ifadesini kullanmıştır(MORİSSET-PİRNİA, 2000, s.5).

Vergisel teşviklerin doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerindeki etkilerini inceleyen ampirik çalışmalar da hemen hemen benzer sonuçları ortaya koymuşlardır. 1978 yılında Root ve Ahmed’in yapmış oldukları ekonometrik çalışmada 1966-1970 yılları arasında 41 gelişmekte olan ülke inceleme kapsamına alınmış ve ülkeler, yabancı sermayeyi çekmede, çekici olmayan, orta düzeyde ve yüksek çekiciliğe sahip olarak üç gruba ayrılmışlardır. Çalışmada ülkeleri bu şekilde sınıflandırabilmek için 44 farklı değişken seçilmiştir. Bu üç ülke gruplarını tespit etmede vergisel teşviklerin etkisi oldukça zayıf kalmıştır(ROOT-AHMED, 1978, s.56). Agodo’nun aynı yıl 33 Amerikan firmasının Afrika ülkelerinde yapmış oldukları yatırımları kapsayan ekonometrik çalışmasında ise, vergisel kolaylıkların yabancı sermaye üzerindeki etkilerinin oldukça zayıf olduğunu ortaya koymuştur. Allen’in 1979 yılında yaptığı çalışmanın sonuçlarına göre ise, politik ve ekonomik istikrar, ülke içi pazarın büyüklüğü, hammadde gibi unsurlar yatırım yerini belirlemede etkili olmakta vergisel teşviklerin yatırım yerini belirlemede oldukça zayıf bir etken olduğu ortaya konmaktadır(ALLEN, 1979 s.14).

Ancak özellikle 1980’li yıllardan itibaren doğrudan yabancı sermaye yatırım türlerinde meydana gelen değişme ve teknolojik ilerlemelerle birlikte bankacılık gibi hizmet sektörünün de yabancı yatırımlar içerisinde yer alması sonucu hangi tür yabancı sermaye yatırımlarının vergisel teşviklerden etkilendiği sorusunu gündeme getirmektedir. Yukarıda ifade edilen araştırmalar göz önünde bulundurulduğunda vergisel teşviklerin yabancı yatırımlar üzerinde önemli bir etkisinin olmadığı sonucuna varılabilir ancak örnek olarak 1985-1994 dönemi arasında Karaib Adaları gibi güney Pasifik’teki vergi cennetlerinin 200 milyar dolar düzeyindeki yabancı sermayeyi çekmeleri nasıl açıklanacaktır(MORİSSET-PİRNİA, 2000, s.12). Öyleyse gerçekte, vergisel teşviklerin yabancı yatırımı çekmede etkisinin olmadığını söylemek yanlış olacaktır. Vergi politikalarının ve teşviklerin bazı yabancı yatırımları bazı dönemler oldukça önemli bir biçimde etkiledikleri açıktır. Teşviklerin yabancı yatırımlar üzerindeki etkileri incelenirken öncelikle yabancı yatırım türlerine dikkat etmek gereklidir. Bu amaçla yapılan çalışmalar incelendiğinde giyim ve imalat sektöründeki firmalar gibi ihracat merkezli firmalar uluslararası pazarda daima yüksek bir rekabet içerisinde bulunduklarından maliyeti artırıcı bütün etkenlere karşı son derece hassastırlar. Dolayısıyla bu tür firmalar vergisel teşviklere en fazla reaksiyon gösteren yabancı yatırımlar içerisinde yer almaktadırlar. Ayrıca vergisel teşvikler, doğası itibariyle yeni firma oluşumunda da önemli etkilere sahiptirler. Örneğin Rolfe’un yapmış olduğu çalışmaya göre teşvikler, firmaların kuruluş maliyetlerini önemli ölçüde azaltabilirler.

Vergisel teşviklerin etkilerini inceleyen ilginç bir çalışma da Coyne tarafından yapılmıştır. Bu çalışmaya göre küçük işletmeler büyük firmalar nazaran teşviklere karşı daha duyarlıdırlar. Çünkü bu tür firmalar vergiden kaçabilmek için karmaşık finans ve insan kapasitesine sahip değildirler. Dolayısıyla vergi, küçük işletmeler için önemli bir maliyet unsurudur(MORİSSET-PİRNİA, 2000, s.8). Ayrıca Oman’ın Hazırladığı raporda özellikle otomotiv sektöründe faaliyet gösteren büyük firmaların yatırıma başlamadan önce ev sahibi ülke ile sağlayacağı vergisel avantajları görüşmekte olduklarını ve yapılan gizli anlaşmalarla yatırıma başladıklarını ifade etmiştir(OMAN, 2000, s.42).

Son olarak vergisel teşviklerin e-ticaret, sigorta ve bankacılık hizmetleri sunan firmalar üzerindeki etkilerinden bahsetmek gerekir. Düşük vergi oranlarını kullanan ülkeler bu tür firmalara vergiden kaçınma ve vergi kaçakçılığı yapma fırsatı sunmaktadırlar. Örnek olarak bu tür firmaların vergi beyannameleri incelendiğinde çok düşük gelir elde ettikleri gözükmektedir. Gerçekte bu tür firmalar gerçekte gelirlerinin büyük bir kısmını düşük vergi oranı uygulayan ülkelere aktararak gelirlerini vergilerin olumsuz etkilerinden soyutlayabilmektedirler. Ayrıca bazı ülkeler Çokuluslu firmalara karlarını ana merkezlerinin bulundukları ülkeye gönderme imkanı da sağlamaktadırlar(HINES-HUBBARD, 1999, s.32) Pratikte bu stratejiler vergi cenneti ülkelerin yabancı sermaye yatırımlarını çekmede başarısı olarak gösterilmektedir.

4. Vergisel Teşviklerin Oluşturdukları Maliyetler

Vergisel Teşvikler, yabancı sermaye yatırımlarını ülkeye çekmede oldukça başarılı ve etkin bir biçimde kullanılsalar bile bünyelerinde bir takım maliyet unsurları taşımaktadırlar. Söz konusu maliyet unsurlarını uluslararası ve ulusal açıdan değerlendirmek gerekmektedir.

Vergisel teşviklerin uluslararası açıdan oluşturduğu ilk ve en önemli maliyet unsuru zararlı vergi rekabetidir. Kamu maliyesi uzmanı Wallace Oates zararlı vergi rekabetini, bazı ülkelerde uygulanan vergi sistemlerinin öteki ülkelerin vergi matrahlarını etkileyecek düzeyde negatif dışsallık yayması şeklinde tanımlamıştır (OATES, 2001, s.507). Vergisel teşviklerin yoğun ve uluslararası normlardan uzak bir biçimde kullanılması sonucu ortaya çıkan vergi rekabeti diğer ülkelerin vergi matrahlarını olumsuz yönde etkileyeceği için söz konusu ülkelerde refah kaybına neden olacaktır. Bunu yanı sıra yabancı yatırımcıya sağlanan vergisel teşvikler sonucu ev sahibi ülkeden yabancı yatırımcının kasasına ekstra bir kazanç aktarımı olmaktadır. Yabancı yatırımcı elde ettiği bu gelirin vergisini kendi ülkesinde ödeyeceği için bu olay aslında ülkelerarası gelir transferinden farklı bir durum değildir. Ayrıca vergisel teşvikler sonucu yabancı sermaye yatırımlarının dünya üzerindeki dağılımı da olumsuz yönde etkilenmektedir. Bu durum küresel kaynakların etkin bir biçimde kullanılmamasına neden olmaktadır.

Ulusal bazda incelendiğinde vergisel teşvikler temel olarak dört maliyet unsurunu beraberinde getirmektedirler. Bunları şu şekilde sıralamak mümkündür(ZEE ve Diğerleri, 2002, s.1501):

(i)                  Vergisel teşvikler, teşvik sağlanan yatırımlar ile teşvik sağlanmayan yatırımlar arasında önemli çarpıklıklar meydana getirirler. Bu durum sonucunda teşvik uygulanmayan yatırımlar ya kayıt dışına kaymakta yada vergi kaçırma yoluna gitmektedirler.

(ii)                Vergisel teşvikler uygulanarak belli bir düzey vergi gelirinden vazgeçilmiş olunur,

(iii)               Teşviklerin uygulanması idareye bir takım yükler getirir,

(iv)              Vergisel teşvikler kullanımları ile ilgili olarak suiistimallere açık olduklarından yolsuzluk ve rant kollama gibi sosyal maliyetleri bünyelerinde taşırlar

Vergisel teşviklerin taşıdıkları bu maliyetler oldukça önemli olmasına rağmen, ekonomiye sağladıkları katkıları tespit etmek oldukça zordur. Bu da vergisel teşviklerin uygulanmasında önemli risklerin olduğunu göstermektedir.

5. Sonuç ve Öneriler

Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ülkenin teknolojik yönden gelişmesinde, istihdam oluşturmasında ve ekonomik büyümeyi sağlamasında önemli katkılar sağlamaktadır. Bundan dolayıdır ki bir çok ülke yabancı yatırımcıları çekebilmek için bir takım teşvikler uygulamaktadırlar. Bu teşviklerin başında vergisel teşvikler gelmektedir. Vergisel teşviklerin etkin bir biçimde oluşturulup uygulanması oldukça karmaşık ve güç bir görevdir. Sonuç olarak vergisel teşviklerden minimum maliyet ve maksimum fayda sağlanmak isteniyorsa öncelikle şu konulara dikkat edilmesi gerekmektedir.

(a)-Yabancı sermayenin ülkeye çekilebilmesi için alınması gereken ilk ve en önemli tedbir vergi sistemlerinin ulusal düzeyde, makro ekonomik çevreye uygun aynı zamanda uluslararası normlara göre düzenlenmesidir. Çünkü ülkelerin teşvikler konusunda rekabete girmeleri hem teşviklerin etkinliğini azaltmakta hem de ülke gelirinin büyük bir kısmının yabancı şirketlere doğru kaymasına neden olmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak önerilebilecek en iyi çözüm ülkelerin çok taraflı bir koordinasyon içerisine girmeleridir. Bu konuda GATT/WTO uluslararası ticaretin kurallarını belirlemişlerdir. İkinci en iyi çözüm ise, uygulanan teşvik paketlerinin ülkelerin endüstriyel politikalarıyla doğru orantılı olması ve bu politikaların bütün yatırımcılar(yabancı ve yerli) tarafından desteklenmesidir. Bunun için ülkeler vergisel teşvikleri çok taraflı bir koordinasyon içerisine uygulamalıdırlar.

(b)- Hangi vergisel teşvikin ekonomi açısından etkin çalışacağını tespit etmede bir takım sorunlar olduğundan uygulanacak olan vergisel teşviklerin mutlaka şeffaf ve vergi kanunlarında açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

(c)- Eğer vergisel teşvikler kullanılacaksa söz konusu teşviklerden maliyeti telafi edilebilir olanları kullanılmalıdır. Örneğin bu konuyla ilgili olarak yatırım indirimleri, vergi ertelemeleri ve hızlandırılmış amortismanlar gibi teşvikler, vergi oranlarının indirilmesi şeklinde uygulanacak olan teşviklerden maliyet yönünden daha etkindir ve maliyetleri nispeten ileriki dönemlerde telafi edilebilir.

(d)- İhracat merkezli teşvikler ve serbest ticaret bölgeleri gibi dolaylı vergisel teşvikler suiistimale daha çok açık olduklarından bunların kullanımları sınırlandırılmalıdır. Serbest ticaret bölgelerinin oluşturulması genellikle tavsiye edilmez. Çünkü bu bölgelerdeki kaçak riski oldukça fazladır. Ayrıca uygulanacak olan doğrudan vergisel teşvikler bu bölgelerde etkili olmayacaktır.

(e)- Uygulanacak olan teşvikler kanuni, ekonomik ve idari yönden şeffaf olmalıdır. Mümkün olduğu kadarıyla basite indirgenmiş olarak uygulanmalıdır ve uygulamada kamu görevlilerinin takdir yetkileri minimum düzeyde olmalıdır.

(f)- Teşvikler sadece belli bir bölge, sektör yada firmayı değil bütün ekonomiyi kapsayacak şekilde uygulanmalıdır. Çünkü yabancı sermaye yatırımlarının pozitif dışsallık yayma etkisi büyük ölçüde yerli firmaların bu dışsallığı kullanabilmesiyle doğrudan orantılıdır. Bu konuda vergisel teşvikler; eğitim, teknoloji, AR-GE faaliyetleri gibi sadece potansiyel dışsallıkların oluşturulabilmesi için ortam sağlamalıdırlar.

6. Kaynakça

ALLEN, T., The ASEAN Report, Asian Wall Street Journal, 1979.

BARLOW, E.,  WENDER, I., Foreign Investment and Taxation, Englewood Cliffs Prentice Hall, 1955.

BOZKURT, Veysel, “Küreselleşme: Kavram, Gelişim ve Yaklaşımlar”, Uludağ  Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 18, Sayı:2, Nisan 2000.

GÜNAYDIN, İhsan, “Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları ve Vergilendirilmesi”, Vergi Dünyası Dergisi C D, Sayı: 174, Şubat 1996

HINES James,  HUBBARD, G., “Coming to Home to America: Dividend Repatriations by US. Multinationals”, Taxation in the Global Economy, Edited By A. Razin and J. Slemrod, Chicago University Press, USA, 1990.

KARLUK, Rıdvan, “Türkiye’de Doğrudan Yabancı Yatırımların Ekonomik Büyümeye Katkısı”, Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye, TCMB, Ankara, 2001.

MORRISSET, Jacques, PIRNIA, Neda, “How Tax Policy and Incentives Affect Foreign Direct Investment”, World Bank Policy Research Working Paper, No: 2509, December, 2000.

OATES, Wallace, “Fiscal Competition or Harmonisation? Some Reflections”, National Tax Journal, September, 2001.

OMAN, C., “Policy Competition For Foreign Direct Investment: A Study of Competition Among Governments to Attract FDI”, OECD Development Centre Studies, January, 2000.

ROLFE, R., J., “Determinants of FDI Incentive Preferences of MNEs”, Journal of International Business Studies, Vol:24(2), 1993.

ROOT, F., R., AHMED, A., A., “The Influence of Policy Instruments on Manufacturing Foreign Direct Investment in Developing Countries”, Journal of International Business Studies, 1978.

SHAH, Anvar, Fiscal Incentives for Investment and  Innovation, Oxford University Press, New York, 1995.

UNCTAD, “Tax Incentives and Foreign Direct Investment. A Global Survey”. United Nations, Geneva, 2000.

UNCTAD, World Investment Report, United Nations, New York, 2002

UNCTAD, World Investment Report, United Nations, New York, 2001

UNCTAD, World Investment Report, United Nations, New York, 1995

ZEE, H., Howell,  STOTSKY, G., Janet,  LEY, Eduardo,  “Tax Incentives for Business Investment: A primer for Policy Makers in Developing Countries”, World Development, Vol.: 30, No:9, 2002.

62009 kez görüldü, 1 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi