Yıl: 2003/ Cilt: 5 Sayı: 2 Sıra: 7 / No: 157 /     DOI:

Yabancı Sermaye Ve A.B.D.`Ye Yönelik Portföy Yatırımları
Öğr.Gör. Hilal YILDIRIR
Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler M.Y.O.

GİRİŞ

Günümüz dünyasında çeşitli ülkelere giden yabancı sermaye akımlarındaki artışlar, bu ülkelerin büyümesini hızlandırmaktadır. Bu nedenle yabancı sermaye transferi ülkelerin tercih ettiği bir durum haline gelmiştir.

Sermaye transferi teorisine göre, dünyada yabancı sermaye transferi, “Doğrudan Yabancı Yatırımlar” ve “Yabancı Portföy Yatırımları” olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Bunlardan, Yabancı Portföy Yatırımlarında son yıllarda önemli bir artış gözlenmiştir.

Yabancı Portföy Yatırımları denildiğinde, büyük işlem hacmi nedeniyle ilk akla gelen ülke A.B.D. olmaktadır. Portföy yatırımları ile kısa vadeli finansman sağlandığından ABD’ne yönelik yabancı sermaye yatırımları özellikle son yıllarda portföy yatırımlarına kanalize olmuş durumdadır.

Bu çalışmada öncelikle genel olarak dünyadaki yabancı sermaye akımlarına değinilmiş ve sermaye transferi teorisi açıklanmıştır. Sonraki bölümde ise, A.B.D ekonomisi ana hatları ile ele alınarak, bu ülkeye gerçekleştirilen Yabancı Portföy Yatırımları incelenmiştir.

1. YABANCI SERMAYE

1.1. DÜNYADA YABANCI SERMAYE

Dünya, günümüzde hızlı bir değişim süreci içinde bulunmaktadır. Bu değişim sürecinde yaşanılan en önemli olgu globalleşme olarak karşımıza çıkmaktadır. Üç kıtada kurulan serbest ticaret bölgeleri ile bölgesel çapta serbestleşen mal ve sermaye hareketleri, bu akımın ana etkenleridir. Globalleşme ile yakın bağlantısı olan diğer bir olgu da, serbest piyasa ekonomisinin gittikçe yaygınlaşması ve ekonomiye devlet müdahalesinin asgariye inmesidir. Bu eğilim beraberinde özelleştirme sürecini de getirmektedir. Halen dünyada bir özelleştirme dalgasının varlığından söz etmek ve yakın bir gelecekte devlet işletmelerinin büyük bir kısmının özelleştirilmiş ya da özel teşebbüse devredilmiş olacağını söylemek yanlış olmayacaktır.

Bütün bu yönelimlerin yanı sıra, sermaye ihraç eden gelişmiş ülkelerin ve çok uluslu kuruluşların statükoyu koruma ve riskleri asgariye indirme eğilimleri mevcuttur. Risk asgarileştirilmesi isteği, müteşebbisleri doğrudan sermaye yatırımlarına yöneltmekte, iş yapacakları alanları belirlemede son derece dikkatli davranmaya sevk etmektedir. Bu istek, serbest piyasa ekonomisinin giderek yaygınlaşması ve ekonomiye devlet müdahalesinin asgarileşmesi olgusu ile birlikte, yabancı sermaye çekilmesi konusunda ciddi bir rekabetin doğuşuna neden olmuştur. Özellikle Doğu Avrupa ve Sovyetler Birliği’ndeki rejim değişiklikleri ve Güney Doğu Asya ülkeleri ile Amerika yarım küresinde oluşan elverişli işbirliği ortamlarıyla, yabancı sermaye tüm kıtalarda büyük rağbet görmeye başlamıştır. Dış yatırımlar konusunda alternatiflerin çoğalması, çok uluslu şirketlere daha seçici olma ve daha fazla avantaj arama imkanı sağlamıştır. Bu nedenlerle hemen hemen tüm ülkelerin yabancı sermaye için cazip paketler hazırladıkları görülmektedir.

Günümüzün yeni şartları sonucunda, yabancı sermayenin yeni yararları ortaya çıkmıştır. Bilindiği üzere, yabancı sermayeden umulan klasik yararlar; sermaye açığını kapatmak, işsizliğe çözüm bulmak ve teknoloji getirmek şeklindedir. Günümüzde yabancı sermaye, gelişen yeni şartlara bağlı olarak gelişmiş ve sermaye ihraç eden ülkelerin siyasi ve ekonomik desteği, promosyon (tanıtım), globalleşme (dışa açılım), çevresel koruma ve insan kaynaklarının geliştirilmesi gibi yararları da beraberinde getirmektedir.

Yabancı sermaye bütün bu yararları sağlarken, muhakkak bunların karşılığında kârlı bir operasyon beklemektedir. Her ticari faaliyet türü gibi, yabancı sermaye yatırımı için de, en temel güdü kârdır. Ancak bu kâr devamlılık arz etmelidir. Başka bir ülkede yatırımda bulunma kararı verilirken, en az kârlılık kadar, bu kârlılığın devamlılığı da aranmaktadır. Kârın devamlılığını sağlayan en önemli etken ise istikrardır. Kalıcı bir istikrar da, sağlam bir demokrasi ile temel insan hakları, mülkiyet hakkı ve teşebbüs özgürlüğünün güvence altında olduğu ortamlarda mevcuttur. Yabancı sermayenin herhangi bir ülkeye yatırım kararı alırken, istikrarla birlikte aradığı diğer önemli bir husus da ekonomik politikaların tutarlılık ve devamlılık arzetmesidir.

En son OECD ve Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünyadaki toplam yabancı sermaye stoku halen 1,5 trilyon Dolar kadardır. Diğer bir deyişle, bütün dünyada 1,5 trilyon Dolar tutarında yabancı sermaye yatırımı yapılmıştır. Toplam doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının %98’i gelişmiş sanayi ülkelerince yapılmaktadır. Tüm yabancı sermaye yatırımlarının yüzde sekseni Amerika Birleşik Devletleri (A.B.D.), Japonya, Almanya, İngiltere ve Fransa tarafından yapılmaktadır. Bu yatırımların yüzde sekseni yine gelişmiş ülkelere gitmektedir.

1980 öncesinde %10-15 düzeyinde bulunan azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermaye yatırımlarından almakta oldukları pay, bugün %20 düzeylerine yükselmiştir. Ancak yüzün üzerinde ülke tarafından bölüşülmek durumunda olan bu pay, çetin bir rekabet meselesi haline gelmiştir. Ülkeler bu rekabette ön sıraları alabilmek ve dış yatırımları kendi saflarına çekebilmek için yabancı sermayeye ilave bazı imkanlar tanımakta ya da yabancı sermaye özel olarak teşvik edilmektedir. Bu teşviklerin başında, yabancı sermayeye altyapısı hazırlanmış arsa, hatta bina tahsis edilmesi, devlet dairelerinde kırtasiyeciliğin azaltılması ve izin keyfiyetinin kaldırılması ile özel vergi muafiyetinin tanınması gelmektedir. Üstelik bu özel teşvikler, esasen varolan istikrarlı ortama, nispeten gelişmiş finans kesimine, enflasyona endeksli faktörlere ya da sermaye için geliştirilmiş koruyucu mekanizmalara (hedging) ve benzeri unsurlara ilaveten tanınmaktadır. Bütün bunların ötesinde, yatırım yapılması düşünülen ülke yönetimlerinin diyaloga açıklığı ve uluslararası camiayla kaynaşma konusundaki kararlılığı, yine yabancı müteşebbisin önem verdiği hususlardır (Güçlü) .

1.2. SERMAYE TRANSFERİ TEORİSİ

Sermaye transferi teorisinin temelleri Keynes ve Ohlin’in yaptığı araştırmalara dayanmaktadır. Buna göre tipik bir borç verme faaliyeti olan uluslararası sermaye transferi sabit ya da değişken döviz kuru sisteminde gerçekleşebilmektedir.

Uluslararası sermaye transferini bir örnekle açıklanabilir. X ülkesi, Y ülkesine sermeye transferi yapıyor olsun. Bu durumda fonlar X ülkesinden Y ülkesine akacak, X ülkesinde faiz oranı yükselecek ve para arzının azalması ile birlikte fiyatlar düşecektir. Y ülkesinde ise, tam tersine faizler düşecek, fiyatlar artacaktır. Fiyat düzeylerinde gerçekleşen bu değişme sonucu X ülkesinde (sermeye transferi yapan ülke) cari hesap fazlası, Y ülkesinde (sermaye transferi yapılan ülke) ise cari hesap açığı oluşacaktır.

Ticaret dengesindeki bu değişmeler sonucunda, fon transferi de tersine dönecektir. Çünkü X ülkesinin ihracat fazlası, fon girişine sebep olurken; Y ülkesinin ithalat artışı fon çıkışına yol açacaktır (Aslan, 1997:43-47) .

Sermaye ihraç eden ülkede ihracat fazlası meydana getiren transfer süreci, ödemeler dengesi dengesizliklerini ayarlama sürecine benzemektedir. Sermaye transferleri, ödemeler dengesi dengesizliklerinin özel bir durumu olup, ödemeler dengesi içinde tek yanlı bir ödemedir. Eğer uluslararası işlemler, başlangıçta dengede ise, sermaye hareketi otonom işlemlerde dengesizlik yaratmaktadır.

Sermaye Transferi Teorisi, aşağıdaki ana başlıklar altında özetlenebilir (Aslan,1997:49-50);

  1. Sermaye ihraç eden ülkelerde ticaret fazlası, sermaye ithal eden ülkelerde ise ticaret açığı olmaktadır.
  2. Sermaye ihraç eden ülkelerde gelir azalması, sermaye ithal eden ülkelerde ise gelir artışı ile dış denge değişmesi oluşmaktadır.
  3. Net ticaret hadleri, sermaye transfer eden ülkenin aleyhine, transferi alan ülkenin ise lehine değişmektedir.

Dünyada sermaye transferi iki grupta incelenmektedir. (Legal Information Institue) Bunlar;

  1. Doğrudan Yabancı Yatırımlar (Foreign Direct Investment-FDI) : Direkt olarak diğer bir ülkedeki varlıkların sahiplerine yapılan fabrika, teknoloji v.b konularda yapılan yatırımlardır.
  2. Yabancı Portfolyo Yatırımları (Foreign Portfolio Investment-FPI) : Riske uygun en yüksek getirinin sağlanması için diğer bir ülkede hisse senedi, tahvil, bono şeklinde yapılan, doğrudan yabancı yatırımlar dışındaki yatırımlardır.

Doğrudan yabancı yatırımlar ve portföy yatırımları genel anlamda birbirine benzemekle birlikte aralarında belirgin farklar bulunmaktadır. Portföy yatırımları doğrudan yabancı yatırımlara göre daha karmaşıktır. Çünkü, portföy yatırım kazançları, ülkenin makroekonomik göstergelerine daha fazlı bağlıdır.

Aşağıda belirtilen faktörler portföy yatırımlarında önem arzetmektedir (CSIS);

    • Yüksek ulusal ekonomik büyüme oranı,
    • Döviz kurlarında istikrar,
    • Genel makroekonomik istikrar,
    • Yabancı döviz rezerv düzeylerinin merkez bankası tarafından tutulması,
    • Yabancı bankacılık sisteminin genel durumu,
    • Tahvil ve hisse senedi piyasasının likiditesi,
    • Faiz oranları.

 2. ABD’NE YÖNELİK YABANCI SERMAYE AKIMLARI

2.1. GENEL OLARAK ABD EKONOMİSİ

ABD, 280 milyonun üzerindeki nüfusu ve 9.325 milyar $’lık GSYİH ile dünyanın en büyük ve en önemli piyasalarından biri durumunda olup, dünya ticaretinde lider konumdadır. Son yıllarda yaşanan teknolojik gelişmeler, dünya koşulları ve özellikle küreselleşmenin etkisi, ABD’nin ekonomik yapısında büyük değişmelere neden olmuştur. Bilişim teknolojileri ve diğer teknolojik yeniliklerdeki öncülüğü, ABD’nin en güçlü ekonomilerden biri olmasında önemli role sahiptir (YTSO) .

Ülke ekonomisindeki bu güçlü ve kalıcı büyüme, karşılaşılan tüm sorunlara rağmen, ABD’nin 21.yüzyıla en büyük ve en güçlü ülke olarak girmesinde büyük öneme sahiptir. Reel ücret artışları, yüksek tüketici güveni ve menkul değer piyasalarındaki yükselişlerle desteklenen özel tüketim harcamalarındaki artış, ekonomik gelişmede itici güç olmuştur. Özellikle bilgi teknolojisi alanında yoğunlaşan yatırımlar, bir taraftan efektif talebi arttırırken, diğer taraftan verimliliğin artmasında ve kapasite yaratılmasında etkili olmuştur.

ABD ekonomisi dünyanın en güçlü ekonomisi olmasının yanında yukarıda da görüldüğü gibi büyük bir ticaret açığıyla karşı karşıya bulunmaktadır.

Dünya tarihinde, ABD’nin en büyük ticaret açığı ilk olarak 2000 yılında yaşanmış, daha sonra 2001 yılında ufak bir düşüş gözlense de 2002 yılında rekor düzeye ulaşmıştır.

ABD’de karşı karşıya kalınan bu rekor ticaret açığı endişe verici bir durum mu, yoksa güçlü bir ekonominin göstergesi mi şeklinde iki soru akla gelmektedir. Çünkü normal şartlarda büyük ticaret açığı ülke ekonomileri için istenilen bir durum değildir, ama diğer taraftan ABD ekonomisi ülkeler arasında büyük ticaret açığına sahip olmakla birlikte en büyük ve en önemli ekonomi durumundadır. Uzman kişiler belirtilen her iki soruyu evet olarak yanıtlamaktadırlar (Griswold) .

Tablo 1: ABD'NİN MAL VE HİZMET TİCARETİ VE TİCARET AÇIÄžI 1998-2002 (Milyar $)

           
 

1998

1999

2000

2001

2002

Mal İhracatı

722,90

750,00

834,70

785,70

756,90

Hizmet İhracatı

279,80

286,80

304,10

292,00

301,50

Toplam Mal ve Hizmet İhracatı

1.002,40

1.036,30

1.137,20

1.076,10

1.058,80

Mal İthalatı

10,31,4

1.157,50

1.313,70

1.270,50

1.320,10

Hizmet İthalatı

192,20

200,30

223,60

222,40

227,20

Toplam Mal ve Hizmet İthalatı

1.223,50

1.356,80

1.536,00

1.492,00

1.547,40

Ticaret Açığı

221,10

320,50

398,80

415,90

488,60

           

Kaynak: Bureu of Economic Analysis - http://www.bea.doc.gov

   

İktisat teorisi ve deneyimler; ABD ekonomisinde, ticaret açıklarının ulusal tasarruf düzeyi ve yatırımlarla yönlendirildiğini göstermektedir. Bununla birlikte ABD’de varolan ticaret açıkları ekonomik gücün bir göstergesidir ve yabancı yatırımlardaki akımların ABD’nin dinamik ekonomisinin çerçevesini çizdiğini ifade etmektedir. Dolayısıyla ABD ekonomisinde yabancı yatırımlar büyük önem taşımaktadır.

Büyüyen ticaret açığı, gelişen ekonomik şartların bir göstergesi olarak ifade edilmekte, ticaret açığı küçüldüğünde sık sık ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya kalındığı belirtilmektedir. Son 25 yıl süresince, Amerika ekonomisindeki büyüme oranı, ticaret açığı küçüldüğünde artmıştır. İşsizlik oranı yine bu süreç içinde ticaret açığının arttığı dönemde %0,4 düşmüş, azaldığı dönemde ise artış göstermiştir. Diğer taraftan üretim de, ticaret açığının daha fazla olduğu dönemlerde artış göstermiştir. Son 10 yıl süresince genel olarak bakıldığında ise, en büyük ticaret açığının ekonomik büyüme döneminde, en küçük ticaret açığının ise resesyon döneminde meydana geldiği görülmektedir (Griswold-Tonelson) .

ABD’de var olan ticaret açığıyla ilgili olarak, gelecek nesillere dış borç yükleneceğinden endişe duyulmaktadır. Yabancı yatırımcıların Amerika’da yaklaşık olarak 1.5 trilyon $’dan fazla varlığa sahip oldukları ve bunun Amerikalı yatırımcıların yurtdışında sahip oldukları varlıklardan fazla olduğu doğrudur. Fakat, yabancıların Amerika’da sahip oldukları varlıkların yaklaşık olarak yarısı dış borç değil; fabrikalara doğrudan yatırım, mülk ve portföy yatırımları şeklindeki yabancı yatırımlardır. Net yabancı yatırımlar belirtildiği gibi 1,5 trilyon $ olup, bu da GSYİH’nın %16 oranında bir kısmını oluşturmaktadır. Dış borçların finansmanı için net ödemeler ise 20 milyar $’dan az olup, yaklaşık olarak GSYİH’nın %1’lik bir kısmına tekabül etmektedir (Griswold) .

Ticaret açığıyla ilgili olarak bir diğer endişe de, mevcut olan bu açığın yabancı yatırımcıları korkutacağı ve dolayısıyla dolar değerinin kötü etkileneceği şeklindedir. Ancak böyle bir düşünce, ticaret açığının ekonomik güçle bağlantılı olduğu gerçeğine ters düşmektedir. Yabancı üreticilerin, ithalat ödemelerinde daha fazla dolar tercih etmeleriyle, ticaret açığı, global ekonomide dolar arzını arttıracaktır. Fakat ekonomik büyüme dönemlerinde, yabancı yatırımcıların Amerikan varlıklarını satın almak çabaları sonucu dolar talebi, çok daha büyük olmaktadır. Amerikan varlıklarına yabancı talep olduğu sürece, dolar değeri yüksek kalacak ve ticari açık olacaktır (Madigan) .

Görüldüğü gibi Amerika’da var olan ticaret açığı, ülke ekonomisinin gücünün bir göstergesi durumundadır. Dolayısıyla bu konuda yapılacak şey, bu gücü korumaya konsantre olunması ve yabancı yatırımların girişi ile yerli ekonominin dışa açılmasıdır. Dünyaca ünlü yatırımcılar, tasarrufları için Amerika’nın güvenli ve karlı olduğunu gördükleri sürece, ticaret açığı var olmaya devam edecek ve dolayısıyla Amerika, ekonomisi açısından daha iyi bir konuma gelecektir (Griswold) .

Özetle, Amerika ekonomisi için portföy yatırımlarının önemi büyüktür. Ekonominin gücünün bir göstergesi olan ticaret açığı, bu şekilde finanse edilmekte ve ekonomik güç sürekli kılınmaya çalışılmaktadır.

2.2. ABD’NE YÖNELİK PORTFÖY YATIRIMLARI

Portföy yatırımı, basit olarak “fon sahiplerinin tahvil ve hisse senedi satın alımı şeklindeki yatırımları” şeklinde tanımlanabilir. Portföy teorisine göre, yatırımcılar, sermaye fonlarını çeşitli menkul değerler arasında belirli bir risk düzeyinde maksimum gelir elde edecek şekilde dağıtmaktadır. Yatırımcılar, bir taraftan menkul değerin beklenen gelir oranı ile risk düzeyini karşılaştırırken; diğer taraftan da tüm fonları bir kaynağa yatırmanın getireceği riskten korunmak amacıyla yatırım araçlarını çeşitlendirmektedirler.

Uluslararası sermeye akımları içinde portföy yatırımları önemli bir işlem hacmine sahiptir. Portföy yatırımlarında bireyler, servetlerinin büyüklüğüyle orantılı olarak menkul değerlerden oluşan belirli hacimlerde yatırım portföylerini oluşturmaktadırlar. Hangi tahvil ve hisse senetlerini portföylerine alacaklarına karar verirken de, bunların risk ve beklenen getiri oranlarını gözönünde bulundurmaktadırlar.

Özel hisse senedi ve tahvil yatırımı şeklindeki portföy yatırımları, yabancı yatırımların en dinamik unsurunu oluşturmaktadır (Aslan: 50-51) .

Son yıllarda portföy yatırımlarında büyük artış gözlenmektedir. Bu sermaye akımındaki artış, birçok ülkede büyüme performansını yükseltmektedir. Bu amaçla birçok kalkınmakta olan ülke; sermaye hesabı işlemlerini serbestleştirmekte, kısıtlamaları kaldırmakta, muhasebe standartlarını geliştirmektedir. Bu şekilde yabancı yatırımcıların ülke piyasalarına girişi kolaylaşmaktadır.

Birçok sanayileşmiş ve kalkınmakta olan ülke, 1980’li yıllardan itibaren büyük sermaye akımlarına konu olmuştur. Bu sermaye akımlarının büyük bir bölümü, tahvil, özkaynak, mevduat sertifikası ve finansman bonosu şeklinde kısa vadeli portföy yatırımları şeklindedir. Kısa vadeli sermaye akımları da istikrarsız sıcak para olarak değerlendirilmektedir.

Son yıllarda gerçekleşen sermaye akımlarının çoğu, istikrarsız kısa vadeli akımlardır. Bunlar spekülatif akımlar şeklinde tanımlandığından, kolay bir şekilde ters yöne çevrilebilmektedir. Bu nedenle de sıcak para hareketleri, sürekliliği düşük, değişkenliği yüksek olarak değerlendirilmektedir.

Portföy yatırım akımlarında son yıllarda gözlenen hızlı artışın nedenleri, iktisatçılar arasında önemli tartışma konusu olmuştur. Bazı iktisatçılar, ABD faiz oranlarındaki düşme ile, bu akımlardaki patlamanın aynı zamana rastladığını ileri sürmekte ve portföy yatırımlarındaki artışları, ABD faiz oranlarının itme etkisi ile açıklamaktadırlar. Bazı iktisatçılar ise, yeni gelişen piyasalardaki yatırım fırsatlarının çekme etkisini neden olarak göstermektedir.

Portföy yatırım akımlarının gerçek nedeni; aslında bu iki görüşün bileşiminden oluşmaktadır. 1980’li yılların sonları, 1990’lı yılların başlarında sermaye akımlarında görülen artışta, dışsal koşullardaki değişmelerin büyük rolü bulunmaktadır. Sanayi ülkelerindeki faiz oranlarının düşmesi ve büyüme hızının yavaşlaması sermayenin bu ülkelerden kaçmasına yol açmıştır.

Portföy yatırımlarındaki artışın sebebi, kaynak ülke koşullarının yanında ev sahibi ülkenin de koşullarına bağlıdır. Ev sahibi ülkenin kredi değerliliği, getirilen yeni düzenlemeler, fırsatlardan yararlanarak portföy çeşitlendirme isteği yada yatırımcının enformasyon imkanının gelişmesi gibi faktörler portföy yatırımlarını motive etmede önemli rol oynamaktadır (Aslan,1997: 52-53) .

ABD’ne yönelik yabancı sermaye yatırımları, kısa vadeli finansman sağlaması dolayısıyla portföy yatırımlarına kanalize olmuş durumdadır. Ancak yakın geçmişte yaşanan 11 Eylül olayının, ABD’ne yönelik sermaye akışını ne şekilde etkilediğini açıklamak zor görünmektedir. 11 Eylül sonrasında birçok zıt görüş ortaya çıkmış, ülkelerarası sermaye akımları ile ilgili analizlerin yapılması zor bir duruma gelmiştir. Örnek olarak, ABD ekonomisinde bir daralma olasılığının artması, yabancı yatırımcıların ABD menkul değerlerine olan ilgilerinin büyük oranda azalmasına sebep olmaktadır. Diğer taraftan, jeopolitik tansiyonun yüksek olduğu dönemlerde, ABD’nin yabancı yatırımcılar için güvenli bir liman statüsünde bulunması, ABD aktiflerine olan küresel talebin aşırı artmasına yol açmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bakış açılarının zıt görüşler doğurması, belirsizlikleri arttırmaktadır (Özdem-Tonelson) .

ABD ekonomisiyle ilgili olarak, 1970’li yılların sonundan günümüze kadar yaşanan yedi küresel makro şok sonrasında portföy yatırımlarındaki gelişmelere değinmek, bugünkü durumun incelenmesinde faydalı olacaktır. (DTM)

Yaşanan makro şoklar aşağıdaki gibidir;

  • Petrol Krizi (Temmuz 1979-Şubat 1981)
  • Borsa’nın Çöküşü (Ekim-Aralık 1987)
  • Körfez Savaşı (Ağustos 1990 – Ocak 1991)
  • Meksika Pesosu Krizi (Aralık 1994 – Mart 1995)
  • Asya Finansal Krizi (Mayıs-Aralık 1997)
  • Rusya Krizi/ABD Yatırım Fonu Şirketinin (LTCM) İflası (Mayı-Ekim/Kasım 1998)
  • Brezilya Krizi (Ocak-Mart 1999)

İncelenen her dönemde, yabancı portföy girişleri, şok başlangıcıyla düşüş göstermiş; fakat akabinde geri sıçramış ve ilk şok yatıştığında meydana gelen artış, azalıştan fazla olmuştur. Genel olarak bakıldığında; 1970’li yılların sonundan bugüne dek yaşanan şokların hiçbiri ABD’deki portföy yatırımlarında uzun süreli bir düşüşe neden olmamıştır; aksine yabancı yatırımcıların uzun süreli net satış pozisyonuna çok nadir rastlanılmıştır ve iki aydan uzun süreli net satışla karşılaşılmamıştır.

Yaşanan şoklar içinde, hem süresi hem de portföy yatırımlarının düşüşü açısından en uzun süreli olan Petrol Krizi olmuştur. 1980’li yıllar boyunca, yabancıların ABD hisse senetlerini en fazla elden çıkarttıkları dönem, 1987 yılında borsanın çöküşü ile yaşanmıştır. Ancak sonrasında, yabancıların ABD Hazine bonosuna olan talepleri ile, net portföy girişlerinde oldukça düzenli bir yükselme görülmüştür. Körfez savaşında yaşanan kriz ile ABD’deki yabancı portföy yatırımlarının büyüdüğü uzun bir dönem başlamıştır. Meksika Pesosunun devalüasyonu, ABD varlıkları üzerinde önemli bir etki yaratmamış, portföy girişleri artmaya devam etmiştir. 1990 yılında 19 milyar $ olan portföy girişleri 1997 yılında 388 milyar $’ a ulaşmıştır (DTM) .

Asya finansal krizinin ortaya çıkışı, ABD aktiflerine olan talebin artmasında etkili olmuştur. Tayland’ın para birimini devalüe etmesinden sonra ABD’ye portföy girişleri rekor düzeye ulaşmıştır ve Asya finansal krizi boyunca yabancıların ABD menkul değerlerine yatırımları büyük oranlarda devam etmiştir. Asya finansal krizi sonrasında, ABD’ne portföy girişleri zayıflamış; Körfez savaşından bu yana ilk kez Ağustos 1998’de 7,7 milyar $ ve Eylül 1998’de 7,8 milyar $ olmak üzere, toplam 16,5 milyar $ net portföy çıkışı gerçekleşmiştir. Yabancı satışlarında, Rusya’nın borç krizi ve fon şirketinin iflası etkili olmuştur. Fakat satışlar kısa süreli olmuş, Ekim 1998’de 3,8 milyar $ ve Kasım 1998’de de yaklaşık 54 milyar $ portföy geri dönmüştür (DTM) .

ABD’ne portföy akışı, kur tehdidinin Brezilya’ya yayılması ve Real’in devalüe edilmesiyle Ocak 1998’de duraklamıştır. Ancak ilk şokun atlatılmasından sonra, portföy yatırımları tekrar yükselmeye başlamıştır. Bu dönem sonrasında ABD yabancı sermeye için cazibe merkezi olmuştur. 2000 yılında yabancı yatırımcıların yoğun talebi sonucunda portföy girişlerinde büyük artış gözlenmiştir.

Sonuç olarak bakıldığında; şokların yaratmış olduğu küresel gerginliğin başlamasıyla yatırımcıların, ABD aktiflerine olan taleplerini kıstıkları; fakat ilk şokun atlatılmasından sonra aynı hızda alıcı olarak geri döndükleri görülmüştür. Bu şokların hepsi de, yabancı yatırımcıların ABD menkul değerlerine olan ilgilerini canlı tutabilecek kadar kısa süreli olmuştur. Ancak daha uzunlu bir kriz olması halinde, portföy yatırımlarındaki düşüşün daha fazla olabileceği belirtilmektedir. Nitekim 11 Eylül olayının etkisinin uzun sürmesi sonucu 2002 yılında portföy yatırımlarında düşüş gözlenmiştir.

Finans sektöründeki küreselleşme ile birlikte, ABD için sermaye akışlarının önemi, kısa zaman dilimleri için bile artmıştır. Örneğin; 1990 yılında ABD cari işlemler dengesi, 79 milyar dolar açık vermiş ve ABD dünya net sermaye ihracının %30’unu çekmiştir. 2000 yılında, tek başına portföy girişi, 445 milyar dolarlık ABD cari işlemler açığını finanse etmeye yeterli olmuştur. Diğer bir ifadeyle, 2000 yılında, dünya üretiminin %30’unu karşılayan ABD, küresel sermaye ihracının 2/3’ünü kendisine çekmiştir (DTM) .

Tablo.2: ABD'YE YÖNELİK PORTFÖY YATIRIMLARI 1998-2001 (Milyar $)
 

1998

1999

2000

2001

Özsermaye Menkul Değerleri (Banka ve Diğer Sektörler)

1250,34

1611,53

1625,53

1533,84

Tahvil, Hisse Senedi, Bono (Merkez Bankası, Devlet, Bankalar v.b.

1967,04

1993,61

2240,82

2598,34

Toplam Portföy Yatırımları

3217,38

3605,14

3866,35

4132,18

Kaynak: IMF-Balance of Payments Statistics Yearbook, 2002

 

2002 yılına bakıldığında, nisan ayında, portföy yatırımlarının bir önceki aya göre gerilediği gözlenmiştir. Avrupa’dan gelen portföy yatırımlarında düşüş gözlenirken, Asya’dan özellikle de Japonya’dan gelen sermaye girişinde artış yaşanmıştır. Avrupakaynaklı sermaye de İngiltere’nin payı büyük olmuştur.

Avrupalı yatırımcıların Amerikan menkullerine karşı ilgisi önemli ölçüde azalma göstermiştir. 2001 yılının ilk dört ayında Avrupa’dan gelen portföy yatırımları 25 milyar dolar iken, 2002 yılının aynı döneminde, %70 oranında azalarak, 7,5 milyar dolara gerilemiştir. Amerikan tahvillerinin değer yitirmesi sonucunda; 2001 yılının ilk dört ayında, sermaye akışının %25’ini oluşturan Avrupalı yatırımcının payı, 2002 yılının aynı döneminde %6’ya düşmüştür (Özdem) .

ABD’ye olan portföy yatırımlarının büyük bir bölümünün kaynağını Japonya oluşturmaktadır. Amerikan tahvillerindeki Japon yatırımları, mali yılın sonu olan Mart ayında yatırımcıların kendi bilançolarını dengelemek için yaptıkları yabancı tahvil satışlarıyla yavaşlamıştır. Ancak yeni mali yılın başlangıcıyla, yabancı piyasalara dönüş başlamıştır. 2002 yılı Nisan ayında, Japon yatırımcısı, önceki 3 aylık dilimde yapmış olduğu satış işlemi tersine 13 milyar dolar tutarında Amerikan tahvili satın almıştır. 2002 yılında Japonya’dan ABD’ye normalden fazla bir sermaye akışı gerçekleşmiş olsa da, diğer bölgelerden gerçekleşen yatırımlardaki açığı telafi edememiştir.

Tablo.3: ABD’NİN NET PORTFÖY YATIRIM GELİRLERİ 1998-2001 (Milyar $)
 

1998

1999

2000

2001

ABD'ye yapılan
portföy yatırımlarından
kaynaklı sermaye
girişi

3217,38

3605,14

3866,35

4132,18

ABD'nin yapmış
olduğu portföy
yatırımlarından
kaynaklı sermaye
çıkışı

2052,93

2583,33

2389,43

2110,52

Net Portföy
Yatırım Geliri

1164,45

1021,81

1476,92

2021,66

Kaynak: IMF-Balance of Payments Statistics Yearbook, 2002

1999-2000 yıllarında, ABD’nin dış finansman ihtiyaçları, doğrudan yatırım ve portföy girişleri ile karşılanmıştır. Bu büyük miktardaki finansman, ABD’nin cari işlemler açığının kapanmasının ötesinde, sermaye yatırımı, tüketim harcamaları ve Amerikan finansal varlıklarında patlama yaşanmasına sebep olmuştur. 2001 yılında birleşme ve satınalma faaliyetlerinde yaşanan gerilemeden dolayı, Amerika’daki cari işlemler açığının finansmanı portföy yatırımları ile gerçekleşmiştir (DTM) .

Genel olarak sermaye girişleri, tüm bölgelerden göreceli olarak dengeli bir şekilde gelmektedir. 2002 yılının ilk yarısı itibariyle, portföy girişleri toplam sermaye girişleri içinde önemli bir yer tutmuştur. Avrupa kaynaklı sermaye girişinin daralması ve Asya’nın, ABD için son borç veren merci konumuna gelmesi nedeniyle; Asya, ABD’ye sermaye göndermeye devam ettiği sürece, ABD’nin sermaye sıkıntısı çekmeyeceği ve doların çökmesiyle karşı karşıya kalmayacağı belirtilmektedir (Özdem) .

ABD’ne sermaye akışlarının portföy yatırımlarına kanalize olması nedeniyle, yabancıların ABD menkul değerleri pozisyonlarındaki bir düşüş, ABD’ni istikrarsız bir pozisyona sokacaktır. Dünyanın dört bir yanındaki yatırımcılar, daha riskli bir küresel çevrede paralarını ülkelerinde tutmaya karar verirlerse ve yatırımlarını ABD’den çekerlerse, ABD, cari işlemler açığını finanse etmede büyük zorluklar yaşayacak, bu da dolar için negatif etki yaratacaktır (DTM) .

SONUÇ

Günümüzde globalleşmenin etkisiyle dünya hızlı bir değişim süreci içine girmiş bulunmaktadır. Bu sürecin varolması yabancı sermaye akımlarını da etkilemiş, son 20 yıllık süreç içinde dünyada yabancı sermaye akımları yaklaşık olarak 25 kat artmıştır.

Yabancı sermaye akımları doğrudan yabancı sermaye yatırımları ve portföy yatırımları olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında bir ülkede fabrika, teknoloji gibi yatırımlar yapılırken; portföy yatırımlarında bir ülkedeki tahvil, bono ve hisse senedi gibi menkul değerlere yapılan yatırımlar söz konusu olmaktadır.

Amerika, dünyadaki en güçlü ve en önemli ekonomilerden biri durumundadır. Buna karşın, ticaret açığı en fazla olan ülkedir. Amerika’da varolan ticaret açığı, güçlü bir ekonominin göstergesi olarak kabul edilmektedir. Yıllar bazında incelendiğinde; Amerika ekonomisindeki büyüme oranı ticaret açığı büyüdüğünde artmış, küçüldüğünde ise azalmıştır. Yine aynı şekilde işsizlik oranı ticaret açığının en büyük olduğu dönemlerde azalmıştır.

Amerika, mal ve hizmet ithalat-ihracatından kaynaklı ticaret açığını portföy yatırımlarıyla finanse etmektedir. Yıllar bazında incelendiğinde ticaret açığının arttığı ölçüde portföy yatırımlarının da arttığı görülmektedir.

Amerika’ya yönelik yabancı sermaye yatırımları, kısa vadeli finansman sağlaması dolayısıyla portföy yatırımlarına kanalize olmuş durumdadır. Ancak 11 Eylül sonrasında yaşanan durgunluk portföy yatırımlarını olumsuz yönde etkilemiştir. Bugüne kadar Amerika’ya yönelik olarak gerçekleşen portföy yatırımlarını yaşanan hiçbir makro şok tamamen olumsuz yönde etkilememiştir. Şokların ilk anında düşüşler yaşanırken, akabinde bunu telafi edecek portföy girişi sağlanmıştır.

Amerika’ya yabancı sermaye akımlarının portföy yatırımlarına kanalize olması dolayısıyla, yabancıların ABD menkul değerleri pozisyonlarındaki bir düşüşün, ABD’yi istikrarsız bir pozisyona sokacağı açıktır. Yatırımcılar, paralarını ABD’den çekip ülkelerinde tutmaya karar verirlerse; bu durum ABD’nin cari işlemler açığını finanse etmesini zorlaştıracak, dolar olumsuz yönde etkilenecektir.

Artan ticaret açığı nedeniyle Amerika, yabancı yatırımlara daha duyarlı hale gelmiştir. Amerika, kendisine gelen yabancı yatırımlar büyüdükçe, dünyanın en önemli ve en büyük ekonomisi olmaya devam edecektir. Ancak uzun süreli bir kriz veya Amerika’nın yabancı yatırımcılar için sağladığı güveni yitirmesi gibi bir durum sonucu yabancı yatırımlarda azalma ihtimali Amerika ekonomisinde bir tehdit unsuru olmaktadır.

 KAYNAKLAR

Aslan, Nurdan. 1997, “Uluslar arası Özel Sermaye Akımları, Portföy Yatırımları ve Sıcak Para Hareketleri”, İstanbul: Türkmen Kitabevi

Bureu of Economic Analysis. 2003, “Real Exports and Imports of Goodsand Services by Type of Product”. (http://www.bea.doc.gov/bea/dn/nipaweb/TableViewFixed.asp)

Carson, Carol S. , Patterson, Neil. , Pownall, Roger. , 2002, “Balance of Payments Statistics Yearbook”, International Money Fund, Washington. ISBN 1-58906-184-5

CSIS (Center for Strategic and International Studies). 2002, “Factors Influencing Foreign Investment Decisions”. (http://www.globalization101.org/issue/investment)

Çalışkan, Özgür. 2003, “Doğrudan Yabancı Yatırımlar Üzerine Bir Değerlendirme”. (http://www.dtm.gov.tr/ead/ekonomi/sayi13/dyy.htm)

Çetintaş, Hakan. 2001, “Global Bir Ekonomide Doğrudan Yabancı Yatırımlar ve Rekabet”. (http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/tem2001/global.htm)

Dış Ticaret Müsteşarlığı. 2002, “Global Durgunluk”. (http://www.foreigntrade.gov.tr/ead/ekonomi/sayi9/global.htm)

Griswold, Daniel T. 21,02,2001, “America’s Record Trade Deficit: A symbol of Strength”. (http://www.cato.org/cgi-bin/scripts/printtech.cgi/dailys/02-21-01.html)

Güçlü, Yücel. 2001, “Yabancı Sermaye Çekimi, Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşmaları”. (http://www.mfa.gov.tr/turkce/grupe/ues-8/yabancisermaye.htm)

IMF, Balance of Payment Statistics Yearbook-2002, March 2003

Legal Information Institute. 2003, “US Code Collection”. (http://www4.law.cornelledu.uscode/22/3102.html)

Madigan, Kathleen. 1999, “No Portfolio Is Safe From Trade Winds, How the U.S. Trade Deficit Affects Your Investments”. (http://www.businessweek.com/1999/99_51)

Norton, Rob. 13,05,2002, “Not So Fast”. (http://www.fortune.com/fortune)

Özdem, Cavit. 2002, “ABD’ye Yönelik Sermaye Girişindeki Gelişmeler”. (http://www.foreigntrade.gov.tr/ead/ekonomi/sayi12/abd.htm)

Seyidoğlu, Halil. 1999, “Uluslararası İktisat Teori Politika ve Uygulama”, İstanbul: Güzem Yayınları

Tonelson, Alan. 26,02,2003, “U.S. Trade Deficit Endangers the American Economy”. (http://www.tradealert.org/view_art.asp?Prod_ID=773)

Trade and Investment Manual. 1995, “Foreign Investments In America”. (http://www.ustrade.org/brt/facts/foreign.html)

Yalova Ticaret ve Sanayi Odası, 2002. “Amerika Birleşik Devletleri”, (http://www.ytso.org.tr/amerika.htm)

63229 kez görüldü, 1 kez indirildi.

<< --
 
EBSCO
PROQUEST
CABELLS DIRECTORY
INDEX COPERNICUS
SOCIOLOGICAL ABSTRACTS
ASOS Akademia Sosyal Bilimler Index
Üye Girişi
DUYURULAR/HABERLER
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler ve bu konudaki sorumluluk yazarlarına aittir.
Ampirik veriler, değerlendirme sürecinde hakem veya hakemler tarafından talep edilirse, yazar veya yazarlar ilgili verileri paylaşırlar.
Bu verilerin bir başka çalışmada kullanılmaması esastır.
© 2000 - 2024 İş,Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi